CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır temaslarında beni en çok etkileyen kısmın esnaf ziyaretleri ya da yeni üyelere rozet takma töreninden çok “gençlerle buluşma” kısmı olduğunu söylemek zorundayım. Ama ondan önce Diyarbakır’daki Selahattin Demirtaş gerçeğinden söz etmeliyim. Demirtaş’a sempati artık HDP sınırlarını aşmış vaziyette. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli onu hedef aldıkça
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın istilası altındaki Ukrayna için “Bizden biri. AB’de görmek istiyoruz” dedi. Leyen’in de kürsü aldığı Avrupa Parlamentosu’nun 1 Mart oturumuna video ile bağlanan Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky ise Avrupa’nın Ukrayna’nın yanında olduğunu, Ukrayna’yı üye alarak kanıtlamasını istedi. Aynı gün Ankara’da konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise “Ukrayna’ya gösterdiğiniz
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 Şubat günkü toplantısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Osman Kavala için verdiği tahliye kararına uymadığı gerekçesiyle Türkiye aleyhine başlattığı “ihlal sürecini”, üyelik yaptırımları yolunda devam ettirme kararı aldı.İhlal edildiği öne sürülen, Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir.Ortada utanç duymamızı gerektiren üç durum var. Birincisi: susturma davaları İlk utanç
Bu yazıya başlık yazarken doğrusu zorlandım. Yazının başlığı “Erdoğan geri adım attı, Sezen Aksu kazandı” olabilirdi örneğin. Ya da “Öcalan ile ikinci İmralı süreci başladı mı?” gibi bir başlık da uygun olabilirdi 26 Ocak gecesi NTV-Star ortak yayınında Erdoğan’ın söylediklerine. Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ihale yolsuzluğuyla suçlaması daha önemli geldi. Hem
İktidar derken sadece 2002’den bu yana tek başına hükümet kuran AK Parti’yi kast etmiyorum elbette. Anayasa değişikliği için 2017 halkoylamasından itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarını fiilen MHP lideri Devlet Bahçeli’ye borçlu olduğu gibi bir gerçek var. Anayasa Mahkemesinden çıkması gün meselesi olan HDP’nin kapatılması davası da MHP’nin zorlamasıyla gündemde.Bunu söylerken AK Parti yönetimi ve Erdoğan’ın
Tuhaf bir denklem var ortada. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun devlet dairelerinin kapısına dayanma taktiğine karşı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ya da ona yaranmak isteyenler ana muhalefet liderini kapılardan çevirerek halkın gözünden düşürdüklerini düşüyorlar. Bir zamanlar kapılardan çevrile çevrile siyasi iktidara yükselen AK Parti, müttefiki MHP’nin desteğiyle muhalefete haddini devlet zoruyla bildirme siyaseti güdüyor.Bir zamanlar İstanbul Büyükşehir
Kürt seçmen tabii ki sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil. Hep söylenir; İstanbul dünyada en çok Kürtün yaşadığı şehirdir. 23 Haziran 2019 seçim tekrarında ibrenin AK Parti adayı Binali Yıldırım’dan CHP adayı Ekrem İmamoğlu’dan yana daha güçlü bir şekilde dönmesinde (yanılsamaya gerek yok, sadece HDP de değil) Kürt seçmenlerin payı büyüktü.Özellikle ikinci turda İmamoğlu’na oy veren
Hürriyet’in kıdemli siyaset yazarı Abdülkadir Selvi müthiş bir kulis haberi verdi: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşmüş. Haber, muhalefet partisi genel başkanının, kendi partisinin belediye başkanıyla görüşmesi. Merak edilen konu, özellikle de İYİ Parti’den gelen son çıkışların ardından Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında bir adaylık kavgası çıkar mı? Çıkarsa bu
Değişim vaadini iktidar da muhalefet de dilinden düşürmüyor bu aralar.İktidardaki AK Parti ve destekçisi MHP için değişim, iktidarı korumak için seçim yasasında, Anayasa’da değişiklikler yapmak anlamına geliyor.Muhalefet için değişim sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk seçimlerde iktidardan uzaklaştırılması değil, Türkiye’yi giderek tek-adam rejimine götüren, demokrasinin kalitesini daha da düşüren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin de değişmesi demek.İktidarın güç kaybetmesindeki
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim 2021’de TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmanın nispeten başlarında “Kürt sorunu denilen meseleden” söz edince zihnimde bir soru canlandı. Acaba ileride bir Meclis açılışında Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş (yeniden) yıllardır tutuldukları hapisten çıkıp, seçilip, TBMM üyesi olarak yemin ederler miydi?Hapis cezası almış olmaları sorun değildir; burası Türkiye. Erdoğan