Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Ahmet Şık’ın meclis dışında bırakılmasını isteyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti katil olsaydı, bugün bulunduğun yer TBMM değil mezarlık olurdu” diye konuştu. Partisinin haftalık grup toplantısında MHP’li vekillere hitap eden Bahçeli, “TİP’li bir milletvekilin ‘Bu devlet katil, bu devleti yıkmamız gerekiyor’ iftiraları karşısında ne yapacağız? Böyle bir alçak, TBMM’de
Önemli bir dönemece daha yaklaşıyor ülke. Siyaseten bu noktada ne önemli olacak? 2002’den bu yana iktidarda olan AK Parti’yi bir keseye koyacağız öbürüne de geriye kalan hayatımızı. Ben yaşlarda olanlar ana-babalarından daha iyi bir hayat yaşadıklarını göğüslerini gererek söyleyebilecekler mi? Geriye kalan yaşanmıştan az olduğu aşikar yıllar yine de nasıl geçecek? Daha gençler, öncelikle geleceğe
Kadim Rus taktiği dediğim alında güçlü hissesi olan bir kıssa; gençler için çıkarılacak ders, mizah faktöründen önde olan bir fıkra diye de anlatabiliriz.Hissesi, yani çıkarılacak dersi o kadar çarpıcı ki örneğin iyi istihbaratçılar, casuslar dünyasının vazgeçilmez taktiği olmuş. Zaman zaman siyasetçilerin, işler sarpa sardığında şirket yöneticilerinin de.Kıssa şu:Artık sonbaharın sertleşmeye başladığı günlerde Rus köylüsü hızlı
Boğaziçi Üniversitesi’ne (BÜ) 2021 yılının başında yapılan rektör ataması şekil bakımından bir ilk değil. 1971 yılında Robert Kolej Yüksek Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüştürüldüğü günlerde Millî Eğitim Bakanlığı üniversitenin önde gelen hocalarından rahmetli Prof. Dr. Aptullah Kuran’ı kurucu rektör olarak atamıştı. Aptullah Bey, Robert Kolej Yüksek’te Müdür Yardımcılığı yapmış, camianın çok iyi tanıdığı bir hocamızdı. Yukarıdan yapılan
B-planının mafyacılıktan siyasi muhalifliğe terfi edip bir yerlerden iltica almak olduğu anlaşılan Sedat Peker’in dahi dilinde olan bir masal var. Türkiye’de siyaseti daha Cumhuriyet öncesinden esir almış bir ikiyüzlülük bu. “Kendisi iyi de çevresi kötü” masalı.Başta kim varsa onu doğrudan hedef almak istemeyen, hala baştakinden bir çıkar gözetenlerin en büyük sığınağı bu söylem. Peker de
Sedat Peker’in görevdeki ve eski içişleri bakanları, bir kısım milletvekilleri, bakan danışmanları, yakınları, alenen ve gayrı aleni olarak görev verilen kimselerin giriştiğini iddia ettiği, bir kısmını bildiği, bir kısmına kendisinin de dahil olduğuna dair iddialarını ve yankılarını ibretle izliyoruz. İddialar, yaşı 40’ın üzerinde olanların hatıralarında hala canlı olarak duran, Uğur Mumcu suikastı, faili meçhul cinayetler
Neden “her şeye rağmen enseyi karartmıyoruz” dediğimi açıklayacağım ama önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutluyorum.Gelelim, “her şeye rağmen” kısmına.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan mesajını okudunuz mu? Ben okudum. Üzüntüyle okudumAtatürk’ün makamında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve oturduğu makamda oturup da “En büyük bayram” dediğimiz 23 Nisan’ı Atatürk demeden kutlamak nasıl bir
Türk siyasetinde parlamenter kuvvetlerin gerileye gerileye geldiği hazin noktayı ve bugün tüm muhalefet partilerinin gündeminde bulunan parlamenter sisteme geri dönüş konusunu değerlendirmek için oldukça manidar bir gün. 101 yıl önce 23 Nisan günü Büyük Millet Meclisi’nin açılması suretiyle Türkiye’de parlamenter sistemin kurulması yönünde en önemli adım atılmış oldu ve bazı sorunları olsa da neredeyse 100
Emekli amiraller bildirisinden darbe çağrısı çıkarma tartışması, ibretlik bir burun sürtme operasyonu olarak kayda geçen gözaltı sürecinin tahliyeyle sonuçlanmasıyla söndü gibi. Bunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Montrö’yü delmeyin” uyarısının mı payı oldu? Yoksa “matruşka” benzetmesinde olduğu gibi içinden Erdoğan’ın hoşuna gitmeyecek başka şeylerin çıkmasının mı? Bence ikisinin de yakında anlarız. Ama