ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak.
AK Parti 2001’de kurulduğunda George W. Bush Beyaz Saray’a yerleşeli 8 ay olmuştu. AK Parti’nin iktidara geldiği Kasım 2002 seçimlerinde Bush’un Neo-Con yönetimi Bülent Ecevit başbakanlığındaki DSH-MHP-ANAP koalisyonunu Irak’a askeri müdahale konusunda çoktan bunaltmaya başlamıştı.
Bush yönetimi Erdoğan’dan umutluydu. Erdoğan gerçekten de Türkiye’nin Irak’ı işgaline ABD yanında katılmasını TBMM’ye teklif etti ama 1 Mart 2003 Tezkeresini Meclis’ten geçiremedi. Amerikan askerlerinin Irak’ta NATO müttefiki Türk askerlerinin başına çuval geçirerek tutuklaması ile ilişkiler bir anda 1974 Kıbrıs Harekâtı düzeyine indi.
Erdoğan ilişkileri düzeltmek için az uğraşmadı; gidip Amerikan Yahudi kuruluşlarından ödüller dahi aldı.
O zaman Türkiye’de birilerinin umudu ABD’de Barack Obama’nın başkan seçilmesi oldu. Bill Clinton döneminde ilişkiler böyle miydi? PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasına ve Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye adayı yapılmasına yardım etmişti.
ABD Başkanlarına ümitle bakmak
Bir pop-star gibi iktidara gelen ABD’nin ilk siyah başkanı Obama ile ilişkiler başta gerçek olamayacak kadar iyiydi. Obama, Erdoğan’ı küresel çapta İslâm ile çoğulcu demokrasiyi barıştıracak örnek lider olarak görüyordu. İlk dış gezisini Türkiye’ye yaptı, TBMM konuşması ayakta alkışlandı. Erdoğan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu telefonda barıştırdı. Ama işler Suriye iç savaşıyla tersine döndü. Obama, bir önceki Demokrat Başkan Clinton’un terörist ilan ettiği PKK’nın Suriye koluyla askeri ve siyasi ortaklığa gitti. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi Obama’nın son aylarındaydı. Erdoğan sırtından hançerlendiği hissine kapıldı.
Tarihçi Ali Yaycıoğlu’nun “ABD taşrasında yaşayan birkaç bin Amerikalı kaderimizi tayin edecek” tanımında olduğu gibi Donald Trump başa geldi. Erdoğan ile anlaşıyor görünüyorlardı. Erdoğan gibi o da siyaset ve bürokrasinin kendilerine ayak bağı olmasından hoşlanmıyor, Erdoğan’ı da sık sık Beyaz Saray’da ağırlıyordu.
Bunları bugün ABD’nin 5’inci Başkanının Kamala Harris ya da Donald Trump olmasından bir şeyler bekleyenler için hatırlatıyor ve Trump ile devam ediyorum.
5’inci Başkan ne fark edecek?
Türkiye ABD’den en ağır darbeleri Erdoğan’ın “Dostum” dediği Trump döneminde yedi. “Ekonominizi mahvederim” mesajıyla Türkiye’nin bugün hâlâ çektiği ekonomik krizde pay sahibi oldu. Türkiye’yi F-35 programından çıkardı ve Türkiye Cumhurbaşkanına “Aptal olma” diye yazdığı mektubu hâlâ özel müzesinde sergiliyor.
Trump’ın ilk dönemi biterken Türkiye’deki bazılarını bir ümit dalgası sardı. Demokrat Başkan Joe Biden gelecek, Türkiye-ABD ilişkileri düzelecekti. Hem insan hakları ve demokratik işleyişe önem verdiği için Erdoğan yönetimini de zorlayacaktı; maalesef hâlâ Türkiye’nin demokratik gelişimini dış desteğe bağlayan bir aydın, yarı-aydın kitlemiz var. Ve maalesef Biden’ın Obama’ın yardımcısı olduğunu, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde rol oynadığını hatırlamak istemiyorlardı. Türkiye’deki -evet kusurlarla dolu olsa da- muhalefete burun kıvırırken Trump’ın gitmesini Erdoğan’ın gideceğine işaret saydılar.
Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkileri lehine hiçbir gelişme olmadı. F-35’lerin yerine F-16’lar alma anlaşması ancak Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında NATO’ya katılmak isteyen Finlandiya ve İsveç’in üyeliklerine veto pazarlığıyla sağlanabildi. Uçaklarsa henüz yok.
Umutlar 5’inci başkanda, öyle mi?
Türkiye için ne fark edecek?
Erdoğan’ın uzun iktidarında çalışacağı 5’inci ABD Başkanının yine Trump ya da Harris olması ne fark edecek?
En fazla söylenebilecek şey, zaten Biden yönetiminin bütün kararlarından birinci derecede sorumlu olan Harris’in ilişkileri mevcut kötü düzeyinde sürdüreceği ama Trump’ın ne yapacağının belli olmadığıdır.
Ankara’da iktidar çevreleri içinde bazıları, Trump’ın Ukrayna’dan desteğini çekip Rusya’yla anlaşacağı, Suriye’den asker çekip PKK’yı ortada bırakacağı, Biden’ın İsrail’deki Netanyahu yönetimine Filistinlileri yok etme siyasetini durduracağı ve Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum ve Yunan hükümetleri lehine ağırlığını dengeleyeceği hesabındalar.
Daha çok İstanbul’daki muhalefet çevrelerinden bazılarıysa Harris’in ABD’nin ilk kadın başkanı olması halinde birden iklimin değişip Akdeniz olacağı, Filistin’in, Ukrayna’nın durumu ortadayken barış rüzgarları estireceği, demokrasi ve insan haklarına verdiği önemle de Erdoğan yönetimini zorlayarak hizaya getireceği filan hesabındalar.
Ha bir de artık kabak tadı veren “yılda 100 milyar dolar ticaret hacmi hedefi” var, her iki 5’inci başkan adayından da ümit edilen.
Neyse, sonuna geldik, hep beraber göreceğiz.