Gazeteci-Yazar
Gazeteci Uğur Mumcu bundan 30 yıl önce, 24 Ocak 1993 sabahı evinin önündeki aracına konan bombayla öldürülmemiş olsaydı o gün Cumhuriyet gazetesinde masasının başına geçip acaba ne yazacaktı? Evet, bir süre önce İran, uyuşturucu, PKK bağlantısı iddialarına dair yazacakları olduğunu söylemişti. Ama o gün muhtemelen Başbakan Süleyman Demirel’in Müsteşarı Turgut Özal tarafından hazırlanıp 24 Ocak
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in TBMM grubuna konuşmasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hitaben “Sen, bostan korkuluğu musun Sayın Erdoğan? Kendine gel! Bu nasıl bir yargı sürecidir? Bu nasıl bir devlet yönetimidir?” sıralarda Sinan Ateş cinayetine dair yeni bir haber geldi. Süreci yakından izleyen gazetecilerden Alican Uludağ, daha önce iki defa gözaltına alınıp serbest bırakılan Tolgahan Demirbaş’ın
Son günlerde medyada İYİ Parti lideri Meral Akşener’in muhalefet seçimi kazanırsa tek Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmak istediği, bu konuyu CHP lideri kemal Kılıçdaroğlu ve diğer liderlere duyurduğu haberleri çıkıyor. Bu konuyu haberlerin iki muhatabı, Kılıçdaroğlu ve Akşener ile telefonla konuşma imkânı buldum, aktarıyorum. Önce Kılıçdaroğlu ile konuştum. TBMM Grup toplantısını ve gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin 30’uncu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 21 Ocak’ta Bursa’da (yine toplu açılış töreni kılığına sokulan) AK Parti mitingi vardı. Miting kamuoyunda Erdoğan’ın başarılarını anlattığı konuşmasıyla değil, “Sinan Ateş” pankartı açılması ve polise pankart açanlara müdahale emri verilmesiyle konuşuldu. Seçime bugün 110 gün kalmışken sonuncu baş ağrısı olup olmayacağını bilemeyiz ama Sinan Ateş cinayeti Erdoğan’ın son baş ağrısı. Erdoğan
Birkaç gün önce Meclis’te bir Cumhur İttifakı Grup Başkan Vekiliyle görüşmek üzere bekleme odasındaydım. Odaya bir grup vatandaş girdi, yakalarında ziyaretçi kartlarıyla. Kamu kuruluşlarına iş yapan taşeron şirketlerde çalışanlar için kamu kadrosu istiyorlardı. Vekilin danışmanı ise elinde dosyasıyla gelen vatandaşı daha az önce aynı taleple kendi temsil heyetlerinin gelip, vekille görüşüp aynı dosyayı bıraktığını anlatmaya
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın erken seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret ettiği 18 Ocak konuşmasını izlerken daha önce AK Parti grubunu bu kadar coşturan, asabiyet ve heyecanı bu kadar yüksek bir konuşmasını daha hatırladım: “Abdullah Gül kardeşimizi” 2007 Cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği konuşmasıydı. Demokrat Parti’nin Adnan Menderes’in 14 Mayıs 1950 seçiminde CHP’yi devirerek iktidar olurken “Yeter!
“Bu seçimi iktidar kazanamaz ama muhalefet kaybedebilir” türünden yorumlar giderek daha sık duyuluyor siyasetle ilgili çevrelerde. Bu durum özellikle Altılı Masanın üyelerinden Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun ortak yönetim modeli çıkışından sonra daha da önem kazandı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na kısmen hak verip durumu yatıştırmaya çalışsa da bu çıkış özellikle de CHP ve İYİ
Kemal Kılıçdaroğlu, “Sizin önünüzde diz çöküp yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim deyince CHP Meclis Grubu ve izleyiciler alkışlarla ayağa fırladı. Zaten hemen öncesindeki “Be şerefsizler, be müptezeller, be çakallar, siz mi korkutacaksınız beni?” cümlesi iki defa alkışlarla kesilmişti. Çakallar önünde derken kast ettiği yarı-askeri (paramiliter) özel güvenlik şirketi SADAT idi. (*) Ancak bu cümlenin hemen
Türkiye’nin kritik 2023 seçimine giderken yaşadığı çelişkiler arasında Anayasaya uygun politika ile Almanca “ilkelere değil, koşullara uygun politika” anlamında kullanılan “realpolitik” arasındaki uçurum da bulunuyor. Bu durum kendisini en çok Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağı konusunda gösteriyor. Muhalefet liderleri Erdoğan’ın adaylığı konusunu, hukukçuların uyarısına rağmen “Yirmi yıllık iktidar
PKK’nın İsveç’in Başkenti Stokholm’de 11 Ocak’ta yaptığı bir gösteride Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a benzettikleri bir kuklayı ayaklarından asması Ankara’yı öfkelendirmekle kalmadı İsveç’le NATO başvurusu üzerine yapılan görüşmeleri de yeniden zora soktu. Dışişleri Bakanlığı ise İsveç’in Ankara Büyükelçisi Staffan Herrström’ü Bakanlığa çağırarak “şiddetle protesto” etti. Dışişleri Bakanı Mevlit Çavuşoğlu’ysa İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström’ün “seçilmiş bir liderin









