Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.
Bir önceki yazımda biyoçeşitliliğin ne olduğuna değinmiştim. Şimdi ise biyoçeşitlilik, yani dünyadaki yaşam biçimlerinin çeşitliliğindeki kayıplarının hayatımız için ne kadar kötü olabileceğinden bahsedeceğim. Bugün yaşadığımız gezegende insanın yarattığı sorunlar şüphesiz küresel boyutta ve her geçen gün artıyor. Bu konuda üç maymunu oynar gibiyiz; ne görüyoruz, ne duyuyoruz, ne de yeterli ölçüde konuşuyoruz. Sulama için çok
Bu yılın başından itibaren yaşadığımız Kovid-19 salgını nedeniyle çevremize olan duyarlılığımız arttı. Artık doğaya farklı bir gözle bakar olduk. Çoğumuz çevremizdeki canlıları farklı bir şekilde duyar ve gözlemler olduk. Esasında her birimiz yaşadığımız gezegeni paylaştığımız diğer türlere saygılı olmamız gerektiğinin farkına vardık. Bu dönemde dünya nefes aldı, somut veriler gördük, Diğer kavramların yanında biyoçeşitlilik diye
Küresel ısınma ve buna bağlı iklim değişimi hayatın birçok alanında farklı etkilere neden oluyor. Örneğin, iklim değişimi insan sağlığını tehdit eden mikropların neden olduğu salgınların ortaya çıkmasını sağladığı gibi, biyolojik çeşitliliğin bileşenleri olan türlerin hayatta kalma becerilerini etkileyen diğer olumsuz süreçlerin gözlenmesine de sebep oluyor. Bu gözlemlerin de çok uzun yıllara yayılmasına gerek yok artık.
Covid-19 günlerinde evdeki hayatı biraz daha bilimle iç içe geçirmek için elimizin altında çok güzel fırsatlar var. Kısıtlamalar bittiğinde izolasyonun bize kazandırdıkları arasında ilk sıralara koyabileceğimiz fırsatlar. Örneğin, pencerenizi açıp kuşların seslerini dinlerken, tabletinizi, bilgisayarınızı ya da akıllı televizyonunuzu açıp internete bağlanarak binlerce kilometre uzaktaki müzeleri gezebilirsiniz. Mesela hangilerini?… Sanat müzelerini, tabiat tarihi müzelerini, farklı
Evet, 22 Nisan Dünya Günü. Hem de bu yıl ellincisi. Peki, bu önemli günü kutlayabilecek miyiz sizce? Görünen o ki, COVID-19 hastalığının neden olduğu salgının gölgesinde, çoğumuz sessiz sedasız bir şekilde evlerimizdeyiz. Hep birlikte doğaya bile çıkamıyoruz şu günlerde. Bu durumu fazlasıyla hak ettik esasında, çünkü doğayı koruma ve verdiğimiz hasardan kurtarma görevinde başarısız olduk.
Şu anda dünyanın her köşesindeki insanları etkileyen büyük ve öngörülemeyen küresel bir sorunla karşı karşıyayız. Evlerimize hapsolduk. Şöyle tek başımıza arabamıza atlasak, biraz doğaya kaçsak, insanlardan uzak olsak, yalnız kalsak diye aklımızdan geçiriyoruz ama ne mümkün. Oysaki şehrin bizim dışımızdaki sakinlerine bir bakın, hallerinden ne kadar memnunlar. İstediklerini her zamankinden çok daha özgür bir şekilde
Yaşadığımız dünya tarihinde beş büyük kitlesel yok oluş yaşadı. İlki 2 milyar 450 milyon yıl önce yaşandı, o dönem var olan canlıların neredeyse yüzde 70’i ortadan kalktı. Sonuncusu ise 66 milyon yıl önce yaşandı ve bu sefer de dev cüsseli dinozorlar ortadan kalktı. Ama bu yok oluşlar sırasında insan henüz dünya üzerinde yoktu. Her şey









