Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.
22 Mayıs, dünya biyoçeşitlilik günü. Yaşadığımız gezegende biyoçeşitliliği tehdit eden, yaşamımızı bilinmez bir geleceğe sürükleyen birçok tehditle karşı karşıyayız. Bu tehditleri yavaşlatmak ya da durdurmak mümkün olsa da, biyoçeşitliliğin içinde olduğu krizin telafisi yok. Sanayi devrimi sonrası başlayan insan çağı (Antroposen) dünya üzerine büyük yükler getirdi. Bu yüklerin en önemli nedeni olan insan baş etmesi
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, iklim değişikliğiyle mücadelede hem birlikte çalışma hem de diğer ülkelerle iş birliği yapma noktasında kararlı olduklarını söylüyorlar. Her iki ülke de emisyonları azaltmaya yönelik olarak yapacakları konusunda geçtiğimiz hafta anlaştılar. Hatta ABD Başkanı Joe Biden, bu hafta Çin’in dört gözle beklediğini söylediği sanal bir iklim zirvesi düzenliyor. İklimsel olayların da
Bu yazıya bir soruyla başlamak yerinde olacak: “Biyoçeşitlilik ekonomiye ne kadar katkıda bulunur?” Ekologlar ve ekonomistler yıllardır bu tür sorulara cevap arıyorlar.[1] Özellikle gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri farklı bakış açılarıyla cevaplarını ortaya koyuyorlar. Başarılı oluyorlar mı? Benim cevabım hayır; çünkü geride bıraktığımız iki yıla damgasını vuran çevresel felaketler ve Kovid-19 salgınıydı. Tüm bunların altında yatan
Paris Anlaşması, 2016 yılından beri yürürlükte. Tarihin en büyük katılımıyla imzalanan Paris İklim Anlaşması, küresel sıcaklık artışını 2100 yılının sonuna kadar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece üstü ile sınırlamayı hedefliyor. Türkiye, Paris Anlaşması’na taraf olmamakla birlikte, niyet edilen ulusal katkı beyanını 30 Eylül 2015 tarihinde sözleşme sekretaryasına sunmuştu. Türkiye’nin ulusal katkı beyanına göre, Türkiye’de
Avrupa Kuş Atlası küresel ısınma ile biyoçeşitlilik arasındaki ilişkiyi kuşlar üzerinden ortaya koyan sonuçları içeriyor. Esasında dünyanın her yerinde kuşlar krizde. Küresel ısınma kuş türlerinin dağılım alanlarını değiştiriyor. Avrupa kuş türleri de dağılım alanlarını geride bıraktığımız otuz yıl içinde kuzeye doğru genişletti. Geride bıraktığımız günlerde bir konu çok fazla gündemdeydi, kuraklık. Meteorolojinin paylaştığı kuraklık haritaları
Bugün dünyadaki tüm ülkeler Kovid-19 salgını nedeniyle akciğer enfeksiyonu ve buna bağlı ölümlerle mücadele ediyor. Dünyanın birçok ülkesi salgın nedeniyle yangın yerine dönmüş durumda. Vaka sayıları neredeyse 40 milyonu aştı. Salgın nedeniyle ölenlerin sayısı ise 1 milyonun üzerine çıktı. Kuzey ve Güney Amerika’daki ülkeler de salgın nedeniyle gündemden düşmüyor. Brezilya’da ölenlerin sayısı oldukça yüksek, ülke
2018 yılının Kasım ayında Nature dergisi akademik zorbalıkla ilgili bir haber yayınlamıştı. Haber, aynı yılın ağustos ayında, İngiltere’nin önde gelen bilim merkezlerinden biri olan Londra Kanser Araştırma Enstitüsü’nün akademik zorbalık suçlamaları ile sarsıldığından bahsediyordu. Enstitünün tanınmış araştırmacılarından Nazneen Rahman, personeline zorbalık yaptığı iddialarının araştırılmasının ardından enstitüden istifa etmişti. Bu suçlamaların hemen sonrasında benzeri görülmemiş bir
Bu yılki Dünya Göçmen Kuşlar Günü’nün teması ise “Kuşlar Dünyamızı Birbirine Bağlar” oldu… Renkli kuş türlerinin gökyüzünün zirvesinde olduğu göç zamanı, yılın diğer zamanlardan çok daha farklıdır. Göç, kuşların ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde gerçekleştirdiği uzun mesafeli yolculuklardır. Bu nedenle, Avrupa üzerinde sonbahar göçünün tüm hızıyla devam ettiği bugünlerde, birçok kuş gözlem aktivitesi, vatandaş bilim projeleri
İnsan, artan nüfusuyla 1950’li yıllardan günümüze, dünya üzerinde kendi varlığını önemli ölçüde hissettirmeye başladı. Örneğin, nüfus son 50 yıl içinde yaklaşık 5 milyar artış gösterdi. Bu, dünyanın uzun tarihi içinde hiç deneyimlemediği bir artıştı. Artan nüfusun sonuçlarından biri ise hayatımıza soktuğu farklı endüstriyel ürünler oldu. Ancak 1950’li yıllarda hayatımızı kolaylaştıracağını düşündüğümüz bu ürünler ve maddeler,
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya ve yazılı basında çıkan haberler ve bazı resmî kurumlar ile doğa korumacılardan gelen yoğun tepkiler neticesinde, avcılık tehdidine rağmen, Tunceli’de doğa gerçek sahiplerine kaldı. “Hızır’ın davarı” olarak isimlendirilen dağ keçileri için av ihalesi iptal edildi. Kontrolsüz avcılığa kapı açan yanlış kararların önüne geçilmeye başlandı. Böylece insanın neden olduğu, içinde bulunduğumuz bu









