1989 yılının bahar aylarında Türkiye’de 600 bin çalışanı ilgilendiren toplu iş sözleşmeleri tıkanmış, çalışanlar iş bırakma eylemleri yapmaya başlamıştı. 7 Mart ile 18 Mayıs tarihleri arasında yüzbinlerce işçinin katıldığı 224’e yakın iş bırakma eylemi yapıldı. Çalışanlar topluca hastalık raporu alıyor, öğle arasında gösteri düzenliyor, doktor ziyareti için toptan izin alıyorlardı. Türkiye siyasi tarihine “Bahar Eylemleri”
Zorlu kış şartlarının etkisiyle tüketim miktarı da artmış olan doğalgaz faturaları gelmeye başladı. Zamlı faturalar tüm gelir gruplarını olumsuz etkiledi. Bireysel kombi kullanıcıları daha az ısınmayı seçmek zorunda kalırken, merkezi sistemle ısıtılan toplu yapılarda ilave aidatlar istenmeye, bu da huzursuzların doğmasına neden oldu. Bazı bankaların, acil kredi adı altında elektrik, doğalgaz kredisi vermeyi teklif ettiğini
Gençler tahmin ettiğimiz gibi gündemden düştü. Türkiye maalesef sürekli değişen ve her biri kendi içinde ciddi sorunlar barındıran konularla adeta boğuşuyor. Bu konulardan biri de Sezen Aksu ve bir şarkısında geçen bir cümle idi. Bir şarkı üzerinden din, beka ve özgürlük tartışması yaşandı, Twitter’da büyük hadler bildirildi ve konu geldiği gibi hızlıca geçti. Geriye akıllarda
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Covid-19 hastalığına yakalandığını duyurdu. Hastalığı hafif geçirdiğini belirten Cumhurbaşkanı, hastalığın görevini engellemediğini, çalışmalarına evden devam ettiğini açıkladı. Erdoğan 5 Şubat’ta Twitter hesabından yaptığı açıklamada, eşi Emine Erdoğan ile birlikte hastalık belirtileri üzerine test yaptırdıklarını ve sonucun pozitif çıktığını duyurdu. Hastalığı hafif geçirdiğini belirten Erdoğan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bugün hafif
Yazılarımı okuduysanız, benim, içinde olduğumuz yokoluş çağına tüm sebepleriyle dikkat çekmek isteyen biri olduğumu anlarsınız. Tüm sebepleri diyorum, çünkü bu, mesleki sorumluluğumun bana bıraktığı bir miras. Çevremizde olup bitenler sadece biyoçeşitlilik krizi ile sınırlı değil, ısınan dünya çok büyük bir sorun olsa da yaklaşık 10 yıldır Orta Doğu’da insanlar bir yerden bir yere göç ediyorlar.
Ekim ayında yüzde 19.9 düzeyinde olan enflasyon Ocak ayında yüzde 48.7’ye sıçradı. Farklı bir ifadeyle, enflasyonda artış, üç ay önceki düzeyinden daha fazla oldu: Dile kolay, üç ayda yirmi dokuz puanlık bir artış söz konusu. Beklenmedik bir gelişme değildi; merak edilen sadece, nereye kadar yükseleceğiydi. Nereye yükseleceğini kestirmek zor, aşağıda ele alacağım ama şurası kesin:
ABD komandoları 3 Şubat erken saatlerde Suriye’nin Türkiye sınırı yakınında, İdlib’e bağlı Atme köyündeki iki katlı bir eve baskın düzenledi. Yoğun helikopter ateşiyle yürütülen baskında aralarında 6 kadın ve 4 çocuğun da bulunduğu en az 13 kişi öldürüldü. ABD Başkanı Joe Biden ilerleyen saatlerde Beyaz Saray’dan canlı yayınlanan açıklamasında öldürülenlerden birisinin IŞİD lideri Ebu İbrahim
TÜİK’e göre Ocak 2022 sonu itibarıyla tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 49’a, üretici fiyat endeksi (ÜFE) de yaklaşık yüzde 100’e dayandı. Ekonomi uzmanları, hükümetin söylemlerinin tersine enflasyonun Mayıs sonuna kadar artmaya devam edeceğini öngörüyorlar.Daha 3–4 ay önce enflasyonun yüzde 20’ler seviyesine tırmanmasını endişeyle karşılıyorduk. O tarihlerde katıldığım, iş dünyası temsilcileri ile ekonomistlerin bir araya
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Ocak ayında yüzde 11,10 arttı, yıllık bazda yüzde 48,69 oldu. Bu rakam Nisan 2022’en bu yana en yüksek enflasyon oranına işaret ederken bağımsız Enflasyon Araştıma Grubu (ENAGrup) yıllık bazda enflasyonun yüzde 114.87 arttığını açıkladı. TÜİK’e göre yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ise yıllık yüzde