Merkez Bankası (TCMB) yöneticilerinden şikayetçiyim. Çünkü, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve Para Piyasası Kurulu üyeleri; 1211 sayılı Kanunun 4. maddesindeki “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak” görevini açıkça ihlal etmişlerdir.Hükümetin büyüme politikalarını ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dinî bir temele dayandırdığı faiz söylemini desteklemek için bu ihlali gerçekleştirmişlerdir.Türk Milleti adına bu kanunu çıkaran TBMM’nin en
Son seçim anketleri AK Parti ve MHP’de erimenin devam ettiğini gösterirken sadece ekonomide değil yargıda da alam zilleri birbiri ardına çalmaya başladı.Ekonomiden önce yargıda çalan son alam zilinden söz edeceğim. Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan 10 Ocak’ta yaptığı bir konuşmada şunları söyledi:• “Mahkememize 2021’de 66 bin 121 başvuru yapıldı. Ve bu başvuruların yüzde 73’ünden
Anayasamız “üniversiteler bilimsel özerkliğe sahip kurumlardır” diyor. Bilim, sanat ve fikirlerin özgür olabilmesi için üniversite özerk olmalı. Ancak anayasamız, sadece bilimsel özerkliğe atıf yapıyor. İdari ve mali özerklik olmadan bilimsel özerklik olabilir mi?Eskişehir Osmangazi Üniversitesi açılışında konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan şöyle özetliyor:• “Mahkemeye göre bu üç kavram yani idari, mali ve bilimsel özerklik
Türkiye, 1970 ve 1990’ların kırılgan koalisyon hükümetlerinden şikayetle geldiği idari rejimde tek parti iktidarı adı altında koalisyon hükümetinin katmerlisini yaşıyor.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin en önemli kuruluş gerekçesini koalisyonlar dönemini geride bırakmak olarak açıklamıştı ama ilk sonucu fiili koalisyon dönemini başlatmak oldu.MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “partili cumhurbaşkanı olmaz” ısrarından vazgeçme şartı olan, ilk turda
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı hukukçu Mehmet Gün, Türkiye’nin önünde gerçekten adalet dağıtabilen bir yargı düzeni için bir fırsat penceresi olduğuna inanıyor. Dün sanal ortamda yaptığı basın toplantısında bu fırsatı yeni bir Anayasa, ya da Anayasa’nın gözden geçirilmesi tartışmalarına bağlıyordu.Basın toplantısı, özellikle 1 Eylül’deki Adli Yıl açılışından önce düzenlenmişti. Zamanlamadaki amaç, yargının sorunlarının dile getirildiği
Ege ve Akdeniz’deki ormanlar yanıyor, evler, köyler yok oluyor, canlar gidiyor. Ankara’daki yangınsa siyasi; orada da koltuklar bir gidiyor, bir geliyor. Marmaris’te insanlar yangın tehdidi altındayken itfaiye, cankurtaran trafiğini konvoyuyla kesip otobüsten çay paketleri atmasıyla tepki toplayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, acısını kabine üyelerinden çıkarabilir. Bazılarının başı önde çıkacağı toplantının 2 Ağustos’ta yani bugün yapılması planlanıyordu
Sedat Peker 8 Temmuz’da Twitter üzerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 15 Temmuz 2016 darbe girişimi esnasında ve sonrasında İstanbul ve Ankara’da AK Parti Gençlik Kollarındaki bazı kişiler üzerinden belli gruplara kayıtsız silahlar dağıttığını öne sürdü. İddiasına göre bunu yaptığı sırada Soylu İçişleri Bakanı dahi değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıydı. Duyan herkese “Bu kadar da
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti İl Başkanlarına hitabında muhalefete yüklenip “iki yıl sonraki” seçimlere start verirken “bu memleketi teslim edemeyiz” demesi hem siyaset hem ekonomi dünyasında çok tartışılacağa benziyor. Sadece bu sözler dahi Erdoğan’ın 2023 seçimini kaybetme endişesine düştüğünü gösteriyor. Öte yandan seçimi kaybederse bir şekilde iktidarı muhalefete “teslim etmemeye” çalışacağı kuşkusunu da akıllara düşürüyor.
Önce şunu söylemek lazım. Adaletsizlik sadece yargıda yok. Adaletsizlik yaz ortasında gelen yüzde 15 elektrik zammında da var. Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasında da var adaletsizlik. Kurtuluş Savaşını verip Cumhuriyeti kuran TBMM’nin oy makinasına çevrilmesinde de var. Ama adalet arayışı en çok yargıda var. İktidarın gayrı resmi ama sözü daha çok geçen ortağı MHP’nin









