Yargıtay 3. Ceza Dairesi tartışmalı bir karara imza atarak Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği tahliye kararına karşı çıktı, kararı veren AYM üyeleri hakkında ise suç duyurusunda bulundu. Sabah Gazetesinden İlker Turak’ın haberine göre Yargıtay 3. Ceza Mahkemesi, AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararını inceledi, hukuken kararları tartışmaya açık olmayan
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdiği mütalasında, Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekilliğine seçilen Can Atalay’ın haklarının ihlal edildiği ve tahliye edilmesi gerektiği yönündeki kararına karşı çıktı. Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararına direnen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin gönderdiği dosyayı inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı mütaalasında, AYM’nin “yetkisini aştığı” yönünde görüş bildirdi. Atalay’ın
Anayasa Mahkemesi (AYM) 25 Ekim’de Gezi Davasında 18 yıl hapse mahkûm edilen Can Atalay’ın bireysel başvurusu itirazında haklı olduğuna 5’e karşı 9 oyla karar vererek tahliyesini ve milletvekili yemini ederek TBMM’de yerini almasına karar verdi. Anayasa’ya göre, mahkûmiyet kararı veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin derhal bu yönde adım atması gerekiyordu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç
Anayasa Mahkemesi (AYM) milletvekili seçildiği halde Gezi Davasında hapis cezasının onanması gerekçe gösterilerek tahliye edilip TBMM’ye katılamayan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Atalay’ın bireysel başvurusunu Ekim’de karara bağlayan Mahkeme, 5’e karşı 9 oyla aldığı kararla, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkı ile “kişi hürriyeti ve güvenliğinin” ihlal edildiğini belirledi. AYM,
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 11 Ekim’de Partisinin Meclis Grubu yöneticileriyle birlikte TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u ziyareti Hamas’ın İsrail’e saldırısı ve ardından İsrail’in karşı operasyonlarının gölgesinde kaldı. Kılıçdaroğlu bu “nezaket ziyaretinde” Kurtulmuş’a -seçim yenilgisiyle fiilen dağılan- Altılı Masanın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Metnini sundu. Gazetecilere de “Umarım siyaset belli bir uzlaşma zemini içinde Türkiye’nin sorunlarını çözer”
Osman Kavala ve Gezi Davası mahkûmlarını hapiste tutan asli etken hukuk değildir. Hatta Anayasa ve yasalar da değildir. Öyle olsaydı zamanında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları uygulanırdı, alt mahkemeler tarafından iktidarın siyasi tercihleri doğrultusunda bozulmazdı, hatta belki bu dava hiç açılmazdı. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesinin 27 Eylül’de Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 27 Eylül’de açıkladığı kararıyla Gezi Parkı davasında Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile TİP’ten milletvekili seçilen Can Atalay’la Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’e verilen 18’er yıl hapis cezalarını onadı. Yargıtay, kararında Gezi Parkı protestolarının “hükümeti devirmek için planlanmış şiddet hareketi olduğuna hükmetti. Kararda yine
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önce Almanya, ardından ABD’de iri kıyım bankerlere Orta Vadeli Ekonomik Programı (OVP) anlatıp yatırım çekmeye çalışacak. Şimdi bununla Sezgin Tanrıkulu arasında ne alaka bulunduğunu soranlarınız olabilir ama alaka olduğunu birkaç satır sonra siz de görebilirsiniz. Şimşek OVP ile söz verilen ekonomik reform adımlarının öncekiler gibi unutulmayıp kalıcı olacağını, Türkiye’ye
7 Eylül’de Gezi Davasında en hafifi 18 yıl olan cezalarla cezalandırılmış altı kişinin tutukluluklarının 500. günü doluyor. Aynı davada ömür boyu hapis ile cezalandırılan Osman Kavala ise 2132 gündür hapiste. 2013’teki İstanbul Gezi Parkı protestolarını organize ettiği iddiasıyla yargılanan, önce beraat eden ardından tekrar açılan dava ile 18 yıllık hapis cezasına çarptırılan akademisyen ve sivil