“Sır tek kişiliktir. Mahrem iki kişi arasındadır. Üç kişi kalabalıktır. Kural budur.” Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı’nda yazdığım parmak ısırtan yerli ve yabancı entrikalardan çıkarttığım özeti, eskilerin deyişiyle “kıssadan çıkan hisseyi” arka kapağa böyle yazmıştım. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir grup CHP’li milletvekili ve yöneticiyle video toplantısının 19 Temmuz sabaha karşı YouTube’ta yayınlanan kaydını
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP grubuna hitap ederken “25 milyona ulaşan bu değişim yeterli değilse, başarısızlık benimdir” dediğinde aklıma ilk gelen Muharrem İnce ile daha CHP’den ayrılmadan yaptığımız bir sohbeti hatırladım. İnce, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yüzde 52,59’la kazandığı seçimde yüzde 30,64 oy almıştı. Bunu CHP’nin 1970’lerde Bülent Ecevit’ten sonra ilk kez yüzde 30’u kendisiyle aşabilmesiyle açıklıyordu. Eğer
CHP’de “Kemal Kılıçdaroğlu gitmeli” diyen muhalifler son günlerde tartışmalı bir “değişim modelini” de konuşuyorlar, diğer model ve senaryoların yanı sıra: Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül modeli. Henüz üzerinde uzlaşılmış bir model değil ama konuştuğum kaynaklar bu tartışmanın devam ettiğini doğruladı. Muhtemelen önümüzdeki yarın, 14 Temmuz’da Pera Palas’ta düzenlenmesi planlanan, nispeten dar katılımlı “iletişim toplantısında” da söz konusu
Bir yandan Bolu Büyükşehir Belediye Başkanı Tanju Özcan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu istifaya zorlamak için Ankara’ya yürüyor. Diğer yandan onun destek verdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu daha fazla beklemeden www.iktidaricindegisim.org diye bir site kurarak CHP’deki değişim için herkesin görüşünü yazmasını istedi. Trol ordularına yaz mesaisi çıktı. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nu çekilmeye zorluyor ama CHP’deki hava
“Türkiye ekonomisinde her şey yolundaydıysa, neden Bakan ve Merkez Bankası başkanı değişikliği yaptık? Yok, işler yolunda değilse neden dünkü bozgunun sorumlularını hala taltif etmeye devam ediyoruz?” Bu sözler TEPAV Başkanı Güven Sak’ın ekonominin hal ve gidişi üzerine ekonomim.com sitesindeki yazısından. “Neyin olacağı hala belli olmadı” başlıklı yazısında şunları söylüyor: • “Seçim biteli iki hafta oldu.
Emin olun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ola ki 28 Mayıs seçimlerini yitirseydi, bugün onu neredeyse Mehdi mertebesine çıkaran siyasetçilerin, yorumcuların bir kısmı “Biz demiştik” diye ona hücuma başlayacaklardı. Ve yine emin olun ki öyle bir durumda, bugün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Düşene bir tekme de benden” hıncıyla vuranların bir kısmı onu “İkinci Kemal” manşetleriyle bir laik
14 Mayıs seçimine üç gün kala tablo hâlâ belirsizliğini koruyor. Anketler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi ilk turda alma ihtimalini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan önde gösteriyor. Bir dip dalga geliyor, yönü az çok belli ama şiddetini kestirmek zor. Kılıçdaroğlu’na ilk turda seçimi kazandırırsa o dip dalga kazandıracak; sessiz çoğunluğun sesi. Meydanlarla anketler aynı dilden konuşmuyor. İktidar
“Herkes sandığı bekliyor, sürprizler olabilir”. Bu sözlerin benzerini ilk defa 2022 Mart ayında DEVA Partisi lideri Ali Babacan’dan duymuştu Ankaralı gazeteciler. “Korku eşiği hızla düşüyor” demişti Babacan, “İnsanlar sabır gösteriyorsa, seçim sandığı önlerine konacak diye sabrediyor”. Dün Yeşil Sol Parti’nin Ankara 1’inci bölge adayı Emirali Türkmen de basın toplantısında Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da taşlanması ve muhalefete
Seçime on gün kala siyasetin rengi hızla değişiyor. Daha doğrusu siyasetin muhalefet kanadında hızla değişiyor, iktidar kanadında adeta betonarme. Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hâlâ bir saatten az sürmeyen konuşmalarla ne kadar yol, havalimanı yaptığını anlatırken, rakibi CHP lideri Kılıçdaroğlu kendisini de aşarak dün tek cümlelik, 4 saniyelik bir video mesajı yayınladı: “Bugün dünden fakirsen, tek
Dün akşam önemli bir bankanın üst yöneticisi aradı. Sohbete doğrudan “Çevreniz geniştir. Döviz bürosu işleten tanıdığınız var mı?” sorusuyla girdi. Yoktu ama soruyu garipsedim. Uluslararası deneyimi de olan bu etkili bankacı neden benden tanıdık döviz bürosu sorardı? “Kendim için” dedi; “Artık bankacı olmanın anlamı kalmadı, hiç değilse döviz bürosunda işe gireyim dedim”. Şaka yapıyordu ama