Siz bakmayın geçim sıkıntısı dendikçe “Ver bir Sezen Aksu”, dolar kuru dendikçe “Yap bir dişçi kumpası”, belediyeler çalıştırılmıyor dendiğinde “Ama Kazakistan’da darbe” diye gündem saptırma taktiklerine. Gelin Ankara’da merak konusu şu beş soru ve alt başlıklarına bakalım. Birinci soru: faiz indirilecek mi? 20 Ocak’ta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizi yüzde 14’ün altına
İçinden geçtiğimiz yoğun ekonomik kriz etkilerini her gün daha ağır biçimde hissettiriyor. Hayat kontrolsüzce pahalanıyor, birikimler gün gün erirken ani şoklarla da el değiştiriyor, barınma ihtiyacı dev bir sorun haline geliyor. Sıradan vatandaş için gelecek karanlıklaşıyor. Seçimlere yaklaştığımız şu dönemde bu durumun siyasete etki etmemesi düşünülemez. Siyaset literatürü, bir iktidarın yeniden seçilmesinde en büyük etkenin
Merkez Bankası (TCMB) yöneticilerinden şikayetçiyim. Çünkü, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve Para Piyasası Kurulu üyeleri; 1211 sayılı Kanunun 4. maddesindeki “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak” görevini açıkça ihlal etmişlerdir.Hükümetin büyüme politikalarını ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dinî bir temele dayandırdığı faiz söylemini desteklemek için bu ihlali gerçekleştirmişlerdir.Türk Milleti adına bu kanunu çıkaran TBMM’nin en
Türkiye 2022 yılına benzeri görülmemiş bir zam yağmuru ile girdi. Enflasyonu, zamları, alım gücünün düşmesiyle artan yoksulluğu tartışmaya başladık ancak bu tartışmalara bir madde daha eklemek gerekiyor: enerji yoksulluğu. Aslında 10 yılı aşkın bir süredir Türkiye’nin gündeminde olan “enerji yoksulluğu” son yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarından sonra daha da derinleşen bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Türkiye olağanüstü günlerden geçiyor. Aralık ayı başlarında döviz kuru adeta önlenemez bir şekilde artarken hükümet asgari ücrete beklenmedik bir şekilde yüzde 50 artış yaptı. Aynı günlerde Türkiye İstatistik Kurumu’na göre yıllık tüketici fiyat endeksi (TÜFE) sadece yüzde 21 artmıştı (Kasım 2020-Kasım 2021) ve muhalefet partileri bile asgari ücrette “abartılı” bir şekilde yüzde 40-45 artış öneriyordu.
Geçen yazıda Türk üniversitelerinin uluslararası sıralamalarda niye düştüğünü sormuş, nedenlerini tahlil etmeye çalışmıştım. Özetle, köklü kamu üniversitelerinde akademik kadromuz iyi ama akademik yönetim yetersiz demiştim. Bütçe az, akademik özgürlük yok; liyakatsiz, sahte akademisyenlerin yönetim pozisyonlarına gelmesi durumu daha kötüye götürüyor. Peki akademisyenlerin hiç mi suçu yok? Üniversitelerimiz sıralamalarda düşerken akademisyenler ne yapıyor? Yeterince yayın yapmamışlar,
Adettendir; enflasyonu falanca yılın en yüksek ya da en düşük filanca göstergesi diye yazmak. Eksik kalmasın, ben de öyle yapayım. 3 Ocak’ta açıklanan enflasyon oranlarını sıkıcı birkaç rakamla anlatmaya başlayayım.Şu anda kullanılan tüketici fiyat endeksi 2003’ten bu yana yayınlanıyor. Tüm bu dönemde en yüksek aylık enflasyon Aralık ayında gerçekleşti: yüzde 13,6. Biraz daha eskiye giderek,
Ankara’da siyasi denklem az çok belli oldu: iktidar seçim ilan etmedikçe muhalefet aday açıklamayı olabildiğince geciktirecek.Son günlerde üç muhalefet lideriyle görüşme imkânı buldum. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ lideri meral Akşener ve DEVA lideri Ali Babacan. Üçünden da hemen hemen aynı sözcüklerle aynı yanıtı aldım. Altı muhalefet partisi lideri (bu üçlüye Saadet lideri Temel Karamollaoğlu,
Yeni sistemin olumlu tarafı şu: Açıklanan kararlar, kontrolden çıkmış kur artışlarını engelledi. Bu tek başına önemli ve olumlu bir özellik. Bundan sonra yeni sistemin doğurabileceği risk ve bu risklerin nasıl azaltılabileceğine odaklanmak gerekiyor. Bu sorunları saptayabilmek için alınan kararların çeşitli kesimleri nasıl etkileyebileceğine bakmak gerekiyor. Tasarruf sahibi açısından yeni sistem I. Vade sonunda kur artışı,









