İstanbul’da, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan kadınların bazıları, apar topar ve gece vakti göz altına alındı. Devlet bir kez daha “haklar ve özgürlüklerin teminatı benim” demek yerine, “gecelerin yargıcı benim” demeyi tercih etti. Peki devlet ne zaman gecenin sahibi oldu? “19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Avrupa’da 50’den fazla şehir yapay olarak
“Partisini bu duruma düşüren zat, kendisine karşı çıkan herkesi susturarak, gerekirse kapı dışarı ederek diktatörlüğün dik âlâsını sergilemektedir.”Bilin bakalım bu sözleri kim, kimi eleştirmek için sarf etti?Hayır, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ı eleştirmek için kurmadı bu cümleyi. Gerçi söylese kimse yadırgamazdı; zaten bir süredir Erdoğan’ı kendisine karşı çıkan herkesi
Zekâ ürünü esprilerin siyasetin tadı tuzu olduğunu unutmu]]şuz çoktandır. Aynı gün içinde önce Meral Akşener, sonra Ali Babacan sayesinde hatırladık. İYİ Parti lideri Akşener’in MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelen “Dön evine” çağrısına “Genel Merkezdeki çalışmaları bitirdik, evime dönüyorum” cevabı, eski Türkiye’de Süleyman Demirel’i, Necmettin Erbakan’ı gülümseterek hatırlatan bir cevaptı. Sonra DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın,
Sizce ne önemli ülkenin gündeminde? Neyi konuşmalıyız? Ülke gündemi halkın gündeminden nasıl olur da farklılaşabilir? Elbette soracaksınız: Memleket için önemli olanları kimlerden dinliyoruz? Ve tabii, halkın tercihleri ve gündemi memleket için önemli mi? Halkı mı yoksa ülke gündemini şekillendirenleri mi dinlemeye değer? Ülke gündeminde ne ABD’nin yaptırımları var, ne tank-palet fabrikası. Ne Doğu Akdeniz ya
Adalet ve Kalkınma Partisi 2001’de kurulduğunda siyasete yeni bir nefes getirdi. O rüzgârla 2002’de yüzde 34 ile tek başına iktidar oldu. E-muhtıraydı, kapatma davasıydı, darbe girişimiydi derken iktidardaki 18 yılını dolduracak önümüzdeki ay. On sekiz yıl sonra Türkiye’nin geldiği noktayı daha iyi anlamak için adalet, kalkınma ve AK Parti’nin durumuna biraz geniş açıdan bakalım. Gerçi
Hukukla açıklayamıyorum. O yüzden son HDP gözaltılarına siyasi dengeler ve anlamı açısından bakmaya çalışacağım. Neden şimdi ve Allah aşkına, yine neler oluyor?Kararın hangi siyasi atmosferde alınmış olduğu önemli. Son zamanlarda AK Parti-MHP blokunun milliyetçi-muhafazakâr tabanın heyecanını ayakta tutmasını sağlayan Yunanistan/Doğu Akdeniz ihtilafı artık masada sayılır. Libya ihtilafı da öyle. Açık konuşalım, Suriye de öyle. Ben
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 2014 yılındaki “Kobani olayları” soruşturması kapsamında çoğu HDP’li 82 kişi hakkında gözaltı kararı vermesine Avrupalı parlamenterler tepki gösterdi.Deutsche Welle’nin derlediği habere göre, Sosyalistler ve Demokratlar Grubu üyesi ve Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor “2014 yılında yaşanan olaylara karıştıkları iddiasıyla HDP üyelerine karşı yürütülen yeni gözaltı operasyonundan derin endişe duyduğunu” söyledi.Sosyalistler
12 Temmuz’da CHP’nin Doğu ve Güneydoğudaki 18 İl Başkanı ortak bir bildiri yayınladı. İl Başkanları, 25-26 Temmuz’da Ankara’da yapılacak CHP Kurultayında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na topluca destek vereceklerini ilan ediyorlardı. Delege sistemi uyarınca 18 İl Başkanının ortak desteği Kılıçdaroğlu bakımından Kurultay öncesi bir gövde gösterisi sayılabilirdi ama CHP’nin seçmen desteği olarak en güçsüz olduğu iller
Açık söyleyeyim. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, ya da Bilim Danışma Kurulu üyesi Tevfik Özlü’nün hafta sonu söylediklerini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ya da Türk Tabipler Birliği Başkanı Sinan Adıyaman söylemiş olsaydı ne bozgunculuğu kalırdı, ne hainliği. Hem Koca hem Özlü, “hastalık geri geliyor” diyor. Hem sağlıkçılar hem de istatistikçiler, Haziran ortasında günde 100-200 düzeyine inmesi
Üç milletvekilinin haklarındaki kesinleşmiş hapis cezası kararları Genel Kurul’da okunmak yoluyla üyelikleri düşürülerek cezaevine gönderilmesinin Ankara’da yol açtığı gerilim durulmadı. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, Meclis Başkanı Şentop’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gerginlik” çıkarmak amacıyla verdiği “talimatla” üyelikleri düşürdüğü suçlamasına Şentop sert yanıt verdi. Şentop, Anayasa ve iç tüzük gereği işlem için talimata gerek olmadığını söyleyerek Kılıçdaroğlu’nu yakışıksız” ve