Londra Metropolitan Üniversitesi
Londra’dan baktığınızda Suriye denkleminde ortaya çıkan manzara şu: Ankara, tüm hatalarına ve iniş çıkışlarına rağmen sahada “faydalı ve akıllı” bir aktör olarak görülüyor; aynı cümleyi Tel Aviv için kurmak ise diplomasinin kapalı kapıları ardında bile pek mümkün değil. Bu kanaat, geçen hafta King’s College London’da konuşmacı olduğum “Rivals, Partners or Spoilers? External Actors in a
Eylül ayında açıklanan enflasyon verileri, yalnızca mevsimsel etkilerle açıklanamayacak bir hızlanmaya işaret etti. Gıda ve hizmet kalemlerinde süregelen yapışkanlık, kur geçişkenliği ve kamu fiyat/vergilerindeki ayarlamalar, hane bütçelerini her zamankinden fazla sıkıştırıyor. Ücret artışları nominal olarak sürse de alım gücü erozyonu derinleşiyor; beklentilerde “çıpa” kaybı (de-anchoring) belirgin. Kısacası ekonominin gidişatı hala iktidarın Aşil Tendonu, yumuşak karnı
Türkiye’de siyaset bugün iki temel eksende şekilleniyor: İktidar, muhalefet içinde bitmeyen tartışmalar algısını kullanarak CHP’yi içe kapatmaya ve ülkenin asıl sorunlarından uzaklaştırmaya çalışıyor. Bu strateji, muhalefetin geçim krizi ve dış politika riskleri gibi toplumun öncelikli gündemlerinde güçlü bir söylem geliştirmesini zorlaştırıyor. Son aylarda CHP’nin kendi kitlesini ve sokakları hareketlendirmesine rağmen bu baskı altında yıprandığı ve
Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş yalnızca Kiev’in değil, tüm Avrupa’nın jeopolitik dengelerini alt üst etti. Moskova’nın askeri enerjisinin ve diplomatik kapasitesinin büyük ölçüde Ukrayna cephesine saplanması, gözleri farklı bir coğrafyaya, Balkanlar’a çevirdi. Bugün tartışılan temel soru şu: Rusya gerçekten Balkanlar’da bir güç boşluğu mu bırakıyor, yoksa bu sadece Batı’nın görmek istediği bir “stratejik yanılsama” mı? Eğer
Son yapılan bir araştırma, kamuoyunun “Terörsüz Türkiye” sürecine yönelik bakışının hâlâ temkinli, dengeli ve çok boyutlu olduğunu gösteriyor. Research İstanbul araştırma şirketinin 28-31 Temmuz 2025 tarihleri arasında 2.000 kişiyle yaptığı ankette saptadığı bulgular, toplumsal beklentilerin ihtiyatlı bir iyimserlik ile belirgin bir kuşku arasında gidip geldiğini ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 39’u sürecin başarıyla sonuçlanacağına inanırken, yüzde
Yeni sonuçlanan bir anket çalışmasına göre toplumun yüzde 70’inden fazlası Türkiye’nin nükleer silah edinmesinden yana. Research Istanbul tarafından 1-5 Temmuz terihleri arasında (*) yürütülen anket çalışmasına göre “Türkiye nükleer silah yapmaya başlamalı mı?” sorusuna ankete katılanların yüzde 71’i “Evet” derken sadece yüzde 18 “Hayır” yanıtı verdi; yüzde 11’i de kararsız ya da bir fikri yok.
2024 Nisan’ında İsrail’in İran’a saldırması ve İranın karşılık vermesiyle tabık olduğumuz karşılıklı hava saldırıları, yalnızca bölgesel bir kriz değil, aynı zamanda küresel güvenlik mimarisinin sorgulanmasına yol açan kritik bir dönüm noktası oldu. Artık çatışmaların başlangıç noktası karada değil, havada. Seyir füzeleri, hipersonik tehditler ve sürü dronlarla yapılan saldırılar, modern savaşta belirleyici gücün hava ve füze
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, 30 Haziran Pazartesi günü Ankara’daydı. Önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la bir araya geldi, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Beştepe’de kabul edildi. Bu ziyaret, Erdoğan’ın yalnızca birkaç gün önce NATO Zirvesi kapsamında İngiltere Başbakanı Keir Starmer’la yaptığı görüşmenin hemen ardından gerçekleşmesiyle dikkat çekti. Görüşmelerin merkezinde, uzun süredir Türkiye’nin gündeminde olan ancak Almanya’nın
Dünya kamuoyunun dikkatini İsrail-İran geriliminin tırmanışı, Ukrayna’daki yıpratıcı savaş ve Çin-ABD arasındaki jeostratejik rekabet gibi büyük güç mücadelelerine çevirdiği bir dönemde, küresel gündemin gölgesinde kalan ancak bölgesel istikrar açısından son derece belirleyici bir diplomatik süreç sessizce ilerliyor: 17 Mart’ta Cenevre’de başlayan ve Temmuz ayında New York’ta sürdürülmesi planlanan gayri resmi Kıbrıs müzakereleri. Her ne kadar
- 1
- 2









