Gazeteci-Yazar
Depremin yıkıcı etkisinin aslında şimdiye kadar çoktan çağrıştırması gereken “yaaratıcı yıkım” kavramını Alper Coşkun’un Diplomasi Koridoru için yazdığı yazıyla hatırladım. Türkiye’nin önümüzdeki döneme “yaratıcı yıkım” üzerinden, ülkeye hizmet edecek yaratıcı çözümlerle yaklaşması gerektiğinin altını çizen Dışişleri’nin genç emekli büyükelçilerinden Çoşkun, ne yazık ki, iktidardan gelen ilk işaretlerin pek umutvar olmadığını belirtiyor. Haklı. Zira iktidar, yaratıcı
Avrupa Birliği’nin iki üst düzey yetkilisinin tam da darbe teşebbüsü tartışmalarının yaşandığı bir günde Türkiye’ye gelmesi, ülkedeki insan hakları ihlallerinin “Kafkaesk” haller aldığının Avrupa basınında ve kanaat önderleri çevrelerinde konu edilmesine vesile olabilirdi.Gelin görün ki Cumhurbaşkanlığı protokolü rol çaldı. AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanındaki koltuğa yerleşirken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 18 Mart 2016’da ilan edilen göç anlaşmasından birkaç ay önce Berlin’deki bir konferansta sohbet ettiğim üst düzey bir Alman yetkiliden kendi kulaklarımla duydum: “Kim derdi ki geçmişte yaşanan tüm karşılıklı atışmalara rağmen, Erdoğan Merkel’in siyasi kariyerini kurtaracak.” Durumun böyle açıklıkla özetlenmesine şaşırmıştım ama aslında şaşılacak bir şey yoktu. 2015’te Suriye’den
Suudiler pek akıllılar ya. Baktılar ki Biden seçimleri kazandı, ocak başında Katar’a ambargoyu kaldırıp; normalleşme yönünde adım attılar. Arap ülkelerinin kendi aralarındaki bu bölünmüşlüğün hem İran’a yaradığını gördüler hem de Biden’ın bu bölünmüşlükten hoşlanmayacağı bilinciyle ön almış oldular. Biden ekibini açıkladıkça seçim kampanyasında seslendirilen demokrasi ve insan hakları mesajlarının da sözde kalmayacağını anlayıp bu konuda
Gazeteci Barçın Yinanç, T24’te yayınlanan enerji yazısında, Rusya’yla Türkiye’nin yaptığı olan uzun vadeli alım anlaşmalarından bir tanesinin 2021 yılında sona erecek olduğuna dikkat çekerek, içinde bulunduğumuz yılın doğal gaz tedarikinin geleceği açısından taşıdığı öneme dikkat çekti. Yinanç, dört ayrı firmanın Gazprom’la yaptığı anlaşmaların da süresinin bu yıl dolacağını vurguladı. “Bitmedi; Bakü-Tiflis-Erzurum hattı üzerinden gelen Azerbaycan
Azerbaycan’ın Karabağ zaferi ardından ASALA terör örgütünün yeniden Türk hedeflerine karşı terör eylemlerine geçebileceği yolunda işaretler alan Ankara, Türkiye’nin yurtdışındaki temsilciliklerini saldırı ihtimaline karşı uyardı. İsminin açıklanmasını istemeyen resmi kaynaklardan edinilen bilgiye göre, uzun süredir eylem yapmayan silahlı örgüt geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir bildiride yeniden saldırabileceğinin işaretlerini verdi. Çekya’da yayınlanan Orer dergisinde 20 Ocak tarihinde
İhtimal, Uygur Türkleri şu sıralar Burak Yılmaz’a duacıdır. O da olmasa Türkiye’de zor gündem olacaklardı. Tabii Burak Yılmaz, Mesut Özil’le ilgili yorumunun Uygur Türklerinin Twitter’da TT olmasına yol açacağını bilemezdi. Çin konusunda zaten ağzı yanmış olan Burak Yılmaz, böyle bir sonuçla karşılaşmayı ihtimal arzu da etmezdi. Geçtiğimiz hafta “Futbol hiçbir zaman sadece futbol değildir” lafını
Joe Biden’ın Amerikan İstihbarat Servisi CIA’nin başkanlığına getirmesi beklenen isimlerin başında Michael Morell geliyordu. CIA’nin tepe noktalarına kadar yükselen Morell’in işkenceye varan sorgulama tekniklerini savunması başını yedi. Biden onun yerine, kariyer diplomat, Türk Dışişleri’nin de yakından tanıdığı William Burns’ü aday göstereceğini açıkladı. Kariyerinin odak noktasını uluslararası terörle mücadele oluşturan Morell’in yerine çatışmadan ziyade diplomasiyi önceleyen Burns’un
Suudi Arabistan muhalif yazar Adnan Kaşıkçı’yı İstanbul konsolosluğunda vahşice öldürdüğünde, bir taşla iki kuş vurdu. Suudi bir muhalifi susturmakla kalmadı; Türkiye’ye sığınan Arap muhaliflere de “kendinizi güvende hissetmeyin” diyerek gözdağı verdi. Türk kamuoyunda konu edilmiyor ama Arap kalkışmalarının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Türkiye sadece savaştan kaçan Suriyelilere ev sahipliği yapmadı; Arap diktatörlüklerinden kaçan, çok büyük ağırlığını
Ankara tarafları iki devletli çözüm için masaya oturmaya ikna edemeyeceğinin farkında. AK Parti iktidarı yılın son ayında Avrupa Birliği ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak istediği mesajını sıkça yinelemeye başladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını tanımayan uygulamalarla, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi konularda Avrupa standartlarından uzaklaşarak AB ile ilişkilerde yeni bir sayfa açılması mümkün
- 1
- 2