Yargıtay, kamuoyunda “Büyükada Davası” olarak da bilinen ve 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davada verilen hapis cezası kararlarını bozarak dosyaları yeniden yargılama için ilgili ilk derece mahkemelerine gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Büyükada Davası olarak da bilinen davada 2020 yılında 4 kişiye verilen hapis cezalarına dair dosyayı yeniden inceledi. 21 Kasım’da hükme varan Yargıtay dairesi,
İktidar yanlısı gazete, tv ve internet sitelerinin bugünlerde en sevdiği haberler arasında Avrupa’da halkın gaz, elektrik ve gıda fiyatlarını protesto için sokağa döküldüğü, hükümetleri istifaya çağırdığı haberleri bulunuyor. Psikolojik savaş taktikleriyle, Türkiye’de halkın sokağa dökülmediği, demek ki durumdan memnun olduğu mesajını vermek istiyorlar. İtalya’da, Fransa’da, Almanya’da, Yunanistan’da halk hukuk devletinin barışçıl protesto hakkını koruyacağına güvenerek
ABD Dışişleri Bakanlığının Türkiye’nin talep ettiği yeni model 40 F-16 ve mevcutların modernizasyonu için 80 güncelleştirme takımı satışına onay verilmesi için Kongre’ye mektup yazdığı 6 Nisan’da Vaşington kaynaklı olarak duyuruldu. Reuters haberin göre mektupta bu satışın NATO’yu güçlendireceği için ABD’nin uzun dönemli çıkarlarına hizmet edeceği yazılıyor.ABD Dışişlerinin Hukuk İşerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı olan Naz Durakoğlu
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 Şubat günkü toplantısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Osman Kavala için verdiği tahliye kararına uymadığı gerekçesiyle Türkiye aleyhine başlattığı “ihlal sürecini”, üyelik yaptırımları yolunda devam ettirme kararı aldı.İhlal edildiği öne sürülen, Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir.Ortada utanç duymamızı gerektiren üç durum var. Birincisi: susturma davaları İlk utanç
Almanya ve Fransa bir süredir her yıl ortaklaşa İnsan Hakları ve Hukuk Devleti Ödülü veriyor. Bu yıl Türkiye’deki Fransız ve Alman büyükelçiliklerinin ödüle layık gördüğü kişi Diyarbakır merkezli kadın hakları vakfı KAMER’in kurucu başkanı Nebahat Akkoç oldu. Ödül töreni 14 Aralık akşamı Fransa’nın Ankara Büyükelçiliğinde yapıldı.Gerek ev sahibi, Fransa Büyükelçisi Hervé Magro gerekse Almanya Büyükelçisi
Emekli MİT yöneticisi Mehmet Eymür, T24’te Gökçer Tahincioğlu’na devletin derinliklerinde neler olduğunu anlatırken işkencenin sistematik bir sorgu yöntemi olarak kullanıldığını, kendisinin de işkence yapmış olduğunu söyledi. Bu aslında herkes tarafından bilinen acı gerçek. Ama Türkiye’de de dünyada da devlet görevlilere ara sıra çıkıp böyle samimi itirafta bulunca bu gerçekle bir daha yüzleşiyoruz. Türkiye İnsan Hakları
Çin Komünist Partisi (ÇKP) bir haftadır 100. Yıl kutlamaları yapıyor. 1921 de kurulan ÇKP “Uzun Yürüyüş” adı verilen çetin bir mücadele ardından 1949 yılında Mao Zedong önderliğinde iktidarı ele geçirdi. İktidara geliş şekli de Rusya’daki 1917 Sovyet Devriminden farklı olan Çinli komünistlerin iktidardaki çizgisi de farklı oldu. Sovyetler Birliği 1992’de dağıldı, ama Çin komünistleri hala
Avrupa Birliğinin iki üst düzey isminin 6 Nisan’da Ankara’daki temasları ardından yapılan açıklamalarda tek ortak nokta görüşmelerin “olumlu atmosferde” geçtiği oldu. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmelerinden somut sonuç zaten beklenmiyordu. Bu ziyaretin yapılabilmesi dahi önemseniyordu. Ancak özellikle