Emekli Büyükelçi
Alfred Hitchkok, 1962’de François Truffaut ile yaptığı radyo söyleşisinde, “sürpriz” ile “gerilim” arasında nasıl bir fark olduğunu anlatmış: “Gerilim ile sürpriz arasındaki fark çok basit. Sizinle konuşuyoruz. Önümüzdeki masanın altında belki bir bomba var, sohbetimizin bir özelliği yok, bir şey de olmuyor, sonra…birden… bom…Patlama… İzleyiciler için sürpriz… öncesinde olağan bir sahne gösterildi, ilginç bir yanı
Birinci haftası geride kalan İsrail ile İran arasındaki savaş derin kaygı uyandırıyor. Korkulan oldu ve ABD’de savaşa katıldı. Senaryolar çeşitli. Savaşın ne kadar süreceği, nasıl sonuçlanacağı İran nükleer programı etrafında gelişen tartışmayı aşmış durumda. Rejim değişikliği gündemde. İran’ın kritik tesisleri, hedefleri vuruluyor. Şehirleri bombalanıyor. Sivil kayıpları artıyor. İran’ın üst düzey komutanları tek tek öldürülüyor. İran
Uluslararası ve bölgesel düzeyde sarsıcı gelişmeleri her gün izliyoruz. İsrail’in İran’a saldırısı, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş, Gazze trajedisi ve bunlarla birlikte Hindistan-Pakistan krizi bunlardan… Ortak yanları var mı? Kurallara dayalı uluslararası düzeni sarsmaları, sorunlara kalıcı çözümlerden uzak kalmaları, büyük belirsizliklere yol açmaları ve yeni felaketleri doğurabilen nitelikleri. Birçok yönüyle alışamadığımız, anlamakta zorlandığımız bir dünyada
Alexandre Kojève belgeseli, 4 Haziran 1968’de Brüksel’de katıldığı Ortak Pazar toplantısının ses kaydı ile başlıyor. Kojève konuşuyor: Ortak ticaret politikasında üye ülkelerin etkili adımlar atmaları gerektiğini, kararların ayrı ayrı değil, tek bir merciden alınması lazım geldiğini anlatmaya çalışıyor. Sonra sessizlik. Toplantıdakilerden “doktor çağıralım” sesleri ve kısa bir süre sonra onsuz devam eden aynı toplantının ses
Jeopolitik gelişmeler hızlanınca Türkiye’nin nasıl bir yolda ilerleyeceği sorusu gündeme yerleşti. Yaşanan son olaylar, bu sorunun dış politika kadar iç politika bakımından da güncellik taşımasını beraberinde getirdi. Esasen jeopolitik devinim dış politika ile iç politikayı birbirinden ayırmaz, daha da yakınlaştırır. Bütüncül bakışı gerekli kılar. Ayrıca, aksi düşünülse de yol ayrımı aniden oluşmaz. Başka bir ifadeyle,
Son dönemde uluslararası görüşme trafiği arttı. Üst düzey zirveler, kritik ziyaretler, toplantılar yapıldı. Canlı yayınlar, basın açıklamaları izledik. Bunlar arasında bana iki fotoğraf dikkat çekici geldi: Türkiye açısından öne çıkarılabilecek özellikte. Birinci fotoğraf, Kiev’de düzenlenen Zirve’ye ait. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ye destek vermek amacıyla 24 Şubat 2025 tarihinde savaşın dördüncü yılına girildiği ve Ukrayna’nın
Bir süredir Avrupa’yı yeniden konuşuyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik hedefini de vurgulamayı ihmal etmiyoruz. Üstelik Avrupa’yı mevcut durumundan ancak bizim kurtarabileceğimizi düşünerek. Geleceğin inşasına ortak olalım istiyoruz. Jeopolitik vurgular söylemimize egemen durumda. Gerisi nasılsa kendiliğinden gelir anlayışındayız. Ne de olsa içimiz dolu, on yılların deneyimiyle zorlu yolun yarattığı düş kırıklıkları var. Öfke duyuyoruz. Suçluyoruz. Güvenmiyoruz.
Dört yıllık bir aradan sonra ABD Başkanı Trump’ın ikinci dönemine girildi. Trump’ın ABD için Altın Çağ başlıyor sözleri çarpıcı. Aynı gün Fransa’da Le Figaro gazetesinin başmakalesinin “Batı’nın sonu” başlığı da anlamlıydı. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği büyük sarsıntılarla geride kaldı. İkinci çeyreğine Yeni Dünya’ya bakarak, birçok soruya yanıt arayarak giriyoruz. “Dünya Batı’yı nasıl yarattı?” Bugünlerde
Önce Gazze ve şimdi Lübnan’daki insanlık trajedisini izliyoruz. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından bu yana tam bir yıl geçti. İsrail’deki Netanyahu yönetiminin bu saldırılara verdiği karşılık bitmek bilmiyor. Şimdi Hizbullah ve Lübnan. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere öldürülen binlerce insanın acısını duymak, bombalar altında ölüm korkusu ile günlerini geçirmeye çalışan ya da zorunlu olarak göç
Türkiye’nin BRICS üyeliği ve Avrupa Birliği (AB) hedefi etrafında güncel tartışma konusu olan açıklama ve yorumları okuduğumda, internette kurumsal web sitelerine yeniden bakma ihtiyacı hissettim. Bir tarafta beş bayrak gördüm – Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın bayraklarını. Ayrıca, “Küresel Güney boyunca destek toplayan bölgesel entegrasyon” başlığını taşıyan, iki elin avuçlarında yer almış bir
- 1
- 2