Avrupa Parlamentosu (AP) koltukları için 6-9 Haziran’da yapılan seçimlerde “aşırı sağ” diye yanlış tanımlanan Avrupa ulusalcı sağının güç kazanacağı tahmin ediliyordu ama bu kadarı değil. Seçim sonuçlarının sarsıcı etkisi 9 Haziran gecesi ilk sonuçların alınmasıyla kendini gösterdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Parlamentoyu feshederek ülkeyi acilen (30 Haziran’da) seçime götürme kararı aldı. Avrupa Birliğinin (AB)
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İsveç ve Danimarka’da Kuran-ı Kerim yakma eylemleri gerçekleştiren Rasmus Paludan ve Hollanda’da benzeri bir eylem yapan aşırı-sağcı Pegida örgütü lideri Edwin Wagensveld hakkında resen soruşturma başlattı. Başsavcılıktan yapılan açıklamada, Paludan’ın Stockholm’de 21 Ocak’ta gerçekleştirdiği Kuran yakma eylemin yanısıra, ayrıca Danimarka’da da Kuran yaktıkları ve başka tarihlerde provakatif eylemler gerçekleştirdikleri belirtilerek; “Şüpheliler tarafından
Fransa’da 24 Nisan’da yapılan ikinci tur seçimleri yüzde 58,8 ile kazanan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron koltuğunu korudu. Fakat bu seçimlerin en ilgi çeken yanı Macron’un yeniden seçim kazanmasından ziyade, aşırı sağ görüşlü Ulusal Cephe partisi lideri Marine Le Pen’in oylarını yüzde 41,2’ye yükseltmesi ve sahip olduğu uç görüşleri ana-akım siyasete entegre etmesi oldu. 2017 seçimlerini Macron’dan
Dış politika ve güvenlik konularında dünyanın en etkili tartışma zemini olan Münih Güvenlik Konferansı’nın (MSC) 14-16 Şubat tarihleri arasında yapılacak 2020 yılı toplantısının konusu “Westlessness – Batısızlık” olarak saptandı. Bu yeni ve aslına bakarsanız zihin açıcı bir kavram. Münih Güvenlik Konferansının Başkanlığını yürüten Alman emekli Büyükelçi Wolfgang Ischinger, konferansın yine “Batısızlık” başlığını taşıyan raporunda “Batı