Çiğdem Toker’in T24’teki yazısında, Cumhurbaşkanlığı’nın Bakanlıklara yönelik mealen “Ey bakanlık, senin görev alanına giren bir konuda, düzenlenmesi gerektiğini düşündüğün bir saha bir tedbir varsa, bunu bana kararname taslağı şeklinde hazırla gönder. Gerekirse biz onu kararnameye dönüştürürüz,” talimatı verdiğini okuduğumda 16 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazete’nin 6807 sayılı kararını okuyordum. Bu karar, Hazine ve Maliye Bakanlığı
6 Şubat Kahramanmaraş çifte depremi Türkiye’yi yalnızca korkunç bir can kaybı ve yıkımla sarsmakla kalmadı. Aynı zamanda kritik bir seçim öncesinde siyasi dengeleri de alt üst etti, ekonomik belirsizliği artırdı. Siyasi bakımdan bu travmadan en çok etkilenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yirmi küsur yıllık AK Parti iktidarı oldu. Erdoğan’ın önünde bir yandan depremin insani ve
Anadolu’nun son iki bin yılda yaşadığı en büyük doğal afet olduğu söylenen depremin arama kurtarma faaliyetlerinde sona gelindi. Son kurtarılanlar da depremin 11. günü 261 saat sonra Antakya’daki Akademi hastahanesinin enkazından çıkarılan Mehmet Ali Şakiroğlu ile Mustafa Avcı oldular. İnsan vücudunun açlık ve susuzluğa dayanma sınırlarına geliyoruz. Bu durumda yeni bir mucize beklemek ümidi de
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 14 Şubat’ta açıkladığı 35 bin 418 vefat 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin Cumhuriyet Türkiye’sinin en ölümcül depremi olduğunu gösterdi. Daha önce 1939 Erzincan depreminde 32 bin 968 can kaybı kaydedilmişti. Dünyada son 50 yılın en ölümcül 8’inci depremi; ümit edelim sıralamada daha da yükselmesin. Felaket, başa çıkmak için dünyada her hükümetin zorlanacağı boyutlarda.
Oy verme saiklerini tartışırken ideoloji gibi uzun dönemde şekillenen etmenler dışında kısa dönemli performans değerlendirmelerini anlamak için önce ülke gündemimizi güncellemeliyiz. Yeni gündemimizin başında elbette deprem bölgesi vatandaşlarının ihtiyaçlarının nasıl ve ne derece karşılanabildiği olacaktır. Deprem bölgesinin hassas etnik ve sekter yapısının son yıllarda önemli sayıda Suriyeli sığınmacının katılımıyla daha da hassas hale geldiğini de
6 Şubat Depremi ile birlikte yaşanan bu büyük felaketin etkilediği güzel ülkemizde insanlarımızın yaralarının bir an önce sarılması için herkes elinden geleni hatta fazlasını yapmak zorundadır. Ancak 11 Şubat günü Cumhurbaşkanı tarafından duyurulan “üniversitelerin yaza kadar kapatılması ve eğitime uzaktan devam edilmesi” kararı bir bilimsel gerekçeye dayanmamaktadır. Bu karar için gerekçe gösterilen “KYK yurtlarının depremden
Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin yarattığı yıkım büyürken fay hatları üzerinde olan Türkiye’nin depreme ne kadar hazırlıklı olduğu tartışılıyor. T24’ten Cansu Çamlıbel ile detaylı bir söyleşi yapan Jeolog Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Türkiye’de deprem yönetmeliğinin hazırlandığı fay haritasının yanlış olduğunu, bu harita üzerinden yapılan risk değerlendirmelerinin de hatalı olduğunu belirtti. Kahramanmaraş depremiyle birlikte daha önce kabul
Bugün depremin üzerinden tam dokuz gün geçti. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar, Pazartesi, Salı. Her günü tek tek yazıyorum. Medya asrın felaketi diye yazıyor. O dokuz gün hayatın olağan akışında çok kısa bir zaman aralığı aslında. Hayat olağan akmadı ama bu son dokuz günde. Her gün bir diğerinden uzundu. Her geçen gün bir
11 Şubat günü, Cumhurbaşkanlığı, üniversitelerin kapatılacağı, yurtlara depremzedelerin yerleştirileceğine dair bir açıklama yaptı. Ardından, üniversitelerin çevrimiçi, uzaktan eğitim vereceği açıklandı. Öğrenciler kampüse gelmeyecek, evlerinden, uzaktan ders izleyecek. Bu aceleyle alınmış kararın her tarafı yanlış. Niye yanlış olduğunu anlatmaya çalışacağım. 16. asırda tüm dünyada sayılı birkaç rasathane arasında olan o dönemin çok iyi bir bilim adamı