Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Maratonunu vatandaşlarla koşarken “Başta hak, hukuk, adalet” dilemesi önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2017’deki Ankara-İstanbul “Adalet Yürüyüşünün” simgesi olan sloganı hatırlattı. Bu slogan 31 Ekim’de Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanmasını protesto
“Yargı ve hukuktaki sorunlar ve sıkıntılar kendini enflasyon, kur baskısı, halkın fakirleşmesi gibi ekonomik sorunlar olarak da ortaya koyuyor. Aralarındaki bağlantıyı inceleyince hukukun ve ekonominin birbirinden ayrı değil, aynı paranın iki yüzü oldukları görülüyor.” 31 Mart’taki yerel seçimler için yarış gittikçe hızlanıyor, fakat halka hizmetten çok belediyelerdeki yolsuzluk pastasına sahip olma yarışına benziyor. Ekonomik kötüleşme
Son günlerde programlarından birinde özgürce söylenenleri beğenmeyenler Medyascope’a saldırıyor, kendisi açıkça beyan ettiği halde uluslararası bir kuruluştan yardım almış olmasını sanki ciddi bir suç imiş gibi takdim edilerek kurum ve kurucusu adeta çarmıha gerilmek isteniyor. Hukuka aykırı olmayan şeyler suç imiş gibi takdim edilirken suç teşkil eden bir çok şey hukuka uygunmuş gibi gösteriliyor. Ancak
Sakin bir kahvaltı masasına oturma planı yaptığımız bu Cumartesi sabahına hepimizi çok yakından ilgilendiren İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasına ve TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasına ilişkin iki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yataklarımızdan fırlayarak kalktık. TCMB Başkanı (eski) Ağbal’ın fiyat istikrar politikası hakkındaki yazısı bu sebep yayınlanan uluslararası bir gazetecinin; “Türkiye’de güncel gelişmeleri takip eden gazeteci olmak çok
Türkiye’de hukuk son dönemde en çok konuşulan konulardan biri. Sonuçlanmayı bekleyen davaların çokluğu, sosyal medyanın nabzına göre adalet dağıtan mahkemeler, tarafsızlık ilkesinin çöpe atıldığı kararlar, çevre felaketlerine yol açacak kararlar, çoklu baro sistemine geçiş, yargılama sürecinin cezanın kendisi haline dönüştürülmesi gibi birçok başlık altında hem televizyonlarda hem de sosyal medyada hukuk sistemimiz tartışılıyor. Yapay Zekâ
Uzun süredir devlet, medya, bildiğim, okuduğum, dinlediğim tüm doktor, halk sağlıkçıları ve politikacılar tarafından yapılan “evde kal” uyarılarına beraber şahit oluyoruz. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da durum aynı. İnsanlığın tarih boyunca üzerinde en mutabık kaldığı konu olabilir “karantina mecburiyeti ve hiçbir şartının sorgulanmaması”.Normalde ülkemde görmeye hiç yabancı olmadığım bu “sorgulama yapmadan teslimiyet” durumu şu
Korona ailesinden Covid-19, hayatımıza girip coğrafya, ırk, din, dil, cinsiyetten bağımsız herkesi gafil avladı. Ölüm kalım gerçeği tarifsiz acılar yaşatıyor. Pandemiyle ilişkili birincil öncelikli disiplin, sağlık; böyle olunca farklı disiplinlerle derin ilişkisini kaçırabiliyoruz. “Cana geleceğine mala gelsin” kültürüyle yetişmiş olsak da Covid-19’un vurduğu yerler acıtıyor, daha da acıtacak. Kaldı ki, nereye ne kadar vuracağını da