Türkiye’nin kurtuluşu, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 86’ıncı yıldönümünde minnet ve saygıyla anıyoruz. Bundan bir asır önce Kurtuluş Savaşının emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı açtığı bayrak, ezilen uluslara bağımsızlıklarını aşmak için örnek olmuştur. Cumhuriyetle birlikte gelen köklü reform hareketlerinden belki en önemlisi Medeni Kanun ile birlikte kadınların erkeklerle eşit hukuki haklara sahip olması ile din
Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilanıyla açtığı tarihi sayfada 101 yılı geride bıraktı. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bugün ne yazık ki birden fazla siyasi aktörce hedef alınan Anayasanın ilk üç maddesi ve onların değiştirilemeyeceğini öngören dördüncü madde kilidiyle korunmaya çalışılmaktadır. Bu Cumhuriyet Bayramında Anayasa’nın ilk üç maddesini hatırlamakta yarar
30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Bağımsızlık Savaşımızın son perdesi olan Büyük Taarruzun 1922’de tamamlandığı gün olarak kutluyoruz. O zafer sonrasında ilan edilen Cumhuriyetimizin bir asrını geride bırakmışken zaferin kime ve neye karşı kazanıldığını hatırlamak ve bununla yüzleşmek zorundayız. Zafer sadece işgalci düşmanlara karşı değil, aynı zamanda işgalcilerle işbirliği içindeki iç düşmanlara karşı da kazanılmıştır. Vatan yahut
19 Mayıs 1919 Türkiye’nin Türkiye olması tarihinin dönüm noktasıdır. Bazı askeri tarihçiler Kurtuluş Savaşının başlangıcını 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi, silah bırakışma anlaşması olarak alırlar. Aslında silah bırakan, bıraktırılmak istenen sadece Osmanlı idaresindeki Türk ordusudur. Ordudaki direniş silah bırakmayı reddetme, saklama şeklinde başlamıştır. Kimi tarihçiler direniş ruhunun aslında 1915 Çanakkale’de ateşlendiği gerçeğinden yola çıkarak Çanakkale’yi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 104’üncü yılını kutluyoruz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Meclisin nice yılları, daha gelişkin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti düzeylerinde idrak etmesi dileğiyle kutlu olsun. İkili niteliği olan Kurtuluş Savaşını, oylarıyla kendi başa getirdiği Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazanıp Cumhuriyeti kuran bu Meclistir. Savaşın ikili niteliğinden biri işgalci güçlere
Anayasa’mızın değiştirilemeyen ilk dört maddesi (*) yürürlükte. Ancak devlet yönetimimiz ve vatandaşlarımızın hatırı sayılır bir bölümü gerçek hayatta gündelik yaşantılarını halen bu maddelerle uygunluk içinde sürdürmüyor. Bu tespite Anayasa’mızın Eğitim ve Öğretimle ilgili 5. Maddesini de dahil edebiliriz. (**) Çünkü eğitim ve öğretim, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılmazsa Anayasa’nın değiştirilmesi mümkün olmayan ilk
Birgün gazetesinin Pazar eki “Felaketle geldi, rezaletle bitti” başlığını atmış. Ben “Gelen gideni aratmasın” dileğimi kayda geçireyim. Felaket Kahramanmaraş-Hatay depremleriydi, rezalet ise Türkiye futbol kupasının “Bir avuç dolar için” Suudi Arabistan’da oynamaya kalkıp Atatürk duvarına çarpılması ve Türkiye’nin cümle aleme rezil edilmesi. Doğrusu ben Suudi Arabistan’daki futbol rezaletine 2023’ün son rezaleti derken dahi tereddütle yazıyorum:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyelerine suç duyurusuyla başlayan yargı krizine dair 9 Kasım’da Özbekistan’dan dönüşünde gazetecilere söyledikleri 10 Kasım’da medyaya yansıdı. Yargıtay’ın aldığı kararın “asla kenara atılamayacağını” vurgulayan Erdoğan, AYM’nin “birçok yanlışları arka arkaya yapar hale geldiğini” söyleyerek kesin tavrını ortaya koydu. Bu gün katıldığı Atatürk’ü anma töreninde “Taraf değil hakemim” diyerek çıkışını
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti yönetiminde geçen son 21 yılın, bugün 100. Yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’ne en önemli kazancı belki de Atatürk’ün geniş kitleler tarafından tabandan yükselen sivil bir dalgayla yeniden keşfidir. Ve aynı halk kitlelerinin, Anayasanın ikinci maddesinde yer alan laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin önem ve anlamının ayrımına varmaları. Bunun Erdoğan yönetiminin
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim’de yeni yasama yılını açış konuşması, birkaç saat önce, Meclis binasının birkaç yüz metre ilerisindeki İçişleri Bakanlığına yönelik terör saldırısının gölgesinde kaldı. Erdoğan konuşma metninde yer alan “Bölücü terör meselesini, sınırlarımız içinde büyük ölçüde çözdük” cümlesine, metinde yer almayan “Bu sabahki eylem terörün son çırpınışlar” cümlesini eklemek zorunda kaldı. Erdoğan konuşmasının