Gazeteci-Yazar
Artılar dediysek, sanırım son zamanlarda bir tek Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasından söz edebileceğiz. Yani yapacağını söyleyip, yapma sinyali verip yaptığı bir tek o var. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve başında bulunduğu AK Parti’nin son zamanlarda gündeme getirdiği bütün projeler başarısızlıkla sonuçlandı. Artılar hep Erdoğan’ın ama eksilerden kimler sorumlu tutulacak acaba? Tam da AK Parti Kongresine
Bir yandan korona yeniden canlanmış, hastaneler dolmuş, okulların açılıp açılmayacağı belli değil. Diğer yandan borsanın küçük bir kıpırdanışında, ortada ABD ile yeni bir kriz de yokken dolar yeniden 7 liraya dayanmış. Dış politikada takışmadığımız ülke sayısı giderek azalıyor. Aranızda belki “siyaset zaten her şeye müdahale ediyor, futbola da etmiştir, bunu mu konuşacağız?” diye kızanlar olacaktır.
AK Parti’nin önceki Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya üzgün. Çünkü, “Ayasofya’nın zincirlerinin kırıldığı, tüm dünyanın Türkiye’yi konuştuğu tarihi bir atmosferde” kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinin gündeme getirilmesini “manidar” buluyormuş. Bir partidaşı Kaya’ya İstanbul Sözleşmesini gündeme getirenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu söylese iyi olur. Ve Türkiye’nin şu sıralar dünyada konuşulduğunda tek konunun Ayasofya olmadığını. Anlaşılan
AK Parti, Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’a dava açmaya “hazırlanıyormuş”. O da demiş ki “helal olsun, biyografime yazacak bir hatıra daha”. AK Parti ne zamandan beri bu kadar titizleniyor kadın üyelerine alenen “fahişe” diyenlere dava açmakta? Dava açacaklarından da, günümüz ortamında herhangi bir savcı ya da hâkimin bu ahlâksız saldırganlara ceza vereceğinden de emin değilim, çünkü
Hükümet bizleri Ayasofya gibi, kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi gibi, internet yasakları gibi gündemlerle meşgul ediyor ama bu alışıldık dikkat dağıtma alanı olan dış politikada bir şey olmadığı anlamına gelmiyor. Tam tersine çok şey oluyor ama galiba artık dış politikada bize söylenmeyenler, söylenenlerden fazla olmaya başladı. Galiba bunun nedeni de dış politikada şu sıra fetih
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a “Atatürk’e lanet” tartışması konusunda verdiği destek aslında bir “sarı kart” sayılmalı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin iktidar ortağı sayılan Bahçeli 27 Temmuz tarihli uzun beyanında, Erbaş’ın Ayasofya “minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan
Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması değil, onu siyasi-askeri bir bayrak gibi elde kılıç açmaktır Cumhuriyet değerlerine saldırı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bir tek ismini vermeden Atatürk’e lanet okuyup, sonra açıkça “Atatürk’ü kast etmedim” dahi demeden laf cambazlıklarıyla “Nereden çıkarıyorsunuz yahu?” zeytinyağlığıdır. “Cinayetleri durdurun” diyen kadınlara girişen polisin, “Şeriat isteriz” yürüyüşü yapanları durdurmamasıdır. Cumhurbaşkanı
Ayasofya’nın yeniden ibadete açıldığı 24 Temmuz günü Cuma namazına 350 bin kişi katılmış, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın beyanına göre. Fatiha suresini kendi okudu. Milletin “on yıllara sâri hasretinin dindiğini” ilan etti. Bunun Cumhur İttifakı sayesinde mümkün olduğunu söyleyerek MHP lideri Devlet Bahçeli’nin payını verdi. Sonra hutbe için minbere Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş çıktı. Elinde bir









