Prof. Dr. Işık Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Seçim tarihi “takriben” 14 Mayıs olarak açıklandı. Buna göre, seçimlere dört aydan az bir zaman kaldı. Bu son dönemeçte Millet İttifakı kampanyasının momentum kazanması ve iktidarla arayı açması muhalif seçmeni rahatlatacak önemli bir işaret olurdu. Çünkü, biliyoruz ki seçim sathı mailine otokratik bir iktidarla başabaş girmek, sandıktan büyük olasılıkla mağlup çıkmak demektir. Oysa bugünkü tablo
Günlerdir asgari ücrete yapılacak artış konuşuluyor. Bu da seçmene hükümetin kararı olarak sunuluyor. Böylece, derin bir ekonomik kriz ortamında girilen seçim sürecinde iktidarın en büyük kozlarından biri asgari ücrete yapılacak yüksek zam haline geldi. Keza senelerdir, asgari ücret zamları seçmen rızası almanın ana kanallarından birini oluşturuyor. Asgari ücret zammı sosyal politikaların, kalkınma politikalarının, enflasyonla
Geçtiğimiz pazar günü 2. turu gerçekleşen ve sosyalist eski başkan Luiz Inácio Lula da Silva’nın mevcut popülist başkan Jair Bolsonaro’yu burun farkıyla geçerek kazandığı Brezilya seçimleri dünyanın pek çok ülkesinde yakından takip edildi. Bu şaşırtıcı değil elbette, çünkü Brezilya ekonomik ve siyasi anlamda dünyanın önde gelen aktörlerinden. Güney Amerika’nın en güçlü ülkesi olduğu gibi dünya
Gezi davası kararları 6. ayını doldurdu. İki hafta sonra ise İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik davanın duruşması olacak. Gezi kararları toplumun önemli bir kesiminin vicdanını yaralayan kararlar olarak kayıtlara geçtiler. Keza Ekrem İmamoğlu’na açılan davanın İstanbul seçimlerinin rövanşı olduğu ve hatta 2023 seçimlerini etkilemek amacı güttüğüne yönelik yaygın inanç malesef yargının bağımsızlığına gölge düşürüyor.
Bir süredir İran’da Mahsa Amini’nin başını yasalara uygun örtmediği sebebiyle tutuklanması ve tutukluluğu sırasında süpheli şekilde ölmesini takip eden protestoları takip ediyorduk. Üzerine, geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadınların baş örtme-örtmeme hakkını yasal güvenceye bağlama yönünde yaptığı ses getiren açıklama geldi. Neticede, örtünme konusu Türkiye’de yıllar sonra gündem oldu. Başörtüsü gündemi iktidara mı
Muhalif kesimde cumhurbaşkanı adaylığı konusu zihinleri son derece meşgul etmekle birlikte bu konularla ilgili yazıp çizen, fikir bildiren kesimler üzerinde ciddi bir mahalle baskısı da oluşmuş durumda. Pek çok konunun aksine bu konu sağlıklı biçimde konuşulamıyor, süreç deliberasyondan oldukça uzak işliyor. Bu durum, muhalefete büyük zarar veriyor, gereksiz gerginliklere, kırgınlıklara ve heyecan kaybına yol açıyor.
Türkiye’de merkez siyasetin ve onun temel alıcısı olması gereken orta sınıfın yeterli temsili yok. Dünyada orta sınıfın çeşitli açıdan önceliklerini temsil etmeye talip olan merkez, merkez-sol ve merkez-sağ platformlar Türkiye partiler sisteminde oldukça tenha kalıyor. Bunun sonuçlarına birkaç örnekten değinmek ve 2023 seçimlerine giderken bu boşluğu hangi aktörlerin doldurabileceğine kafa yormakta fayda var. İlk olarak
Bülent Arınç Türk Demokrasi Vakfı toplantısında AKP’yi bir tek adam yönetimine dönüşmüş olmaktan ötürü eleştirdi. Ses getiren bu eleştiri, 2019 sonrası Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın istifalarıyla somutlaşan AKP içi ayrışmaları yeniden gündeme taşıdı. Peki seçim arifesi bu eleştirilerin anlamı nedir? Sayıları artar mı? Artmaları AKP’yi yıpratır, sona yaklaştırır mı? Ya da şöyle soralım, AKP’nin
2023 seçimlerine ve özellikle cumhurbaşkanı adaylarının belirlenmesine giden süreçte duyguların son derece belirleyici olacağı görülüyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden birine geçtiğimiz haftalarda şahit olduk. Muhalefetin en güçlü cumhurbaşkanı adaylarından biri olarak görülen CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz ziyaretini takiben seçmenle yaşadığı iletişim uzun zamandır Türkiye siyasetinde görmediğimiz kadar duygu yüklüydü. Seçmen İmamoğlu’nun
Türkiye’de ekonomik anlamda son yirmi yılın kaybedeni kimdir diye sorulsa net olarak orta sınıf diyebiliriz. Türkiye tarihinde zaten hiçbir zaman güçlü olmamış olan orta sınıf, son yılların neoliberal-popülist politikalarıyla büsbütün güç kaybetti. Üst ve alt gelir gruplarının rızasını almaya odaklı bu politikalar maliyetleri rutin olarak orta sınıfa yükledi. Bu meseleyle ilgili olarak ülkemizde nedense en