MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de TBMM Grubuna hitabında Abdullah Öcalan’ın tahliye edilip Meclis’e gelerek DEM Parti Grubunda PKK’nın bittiğini açıklamasını istemesi siyaseti sarstı. Nasıl sarsmasın? Bahçeli, 1999’da Öcalan’a verilen idam cezasının durdurulmasında Başbakan Yardımcısı olarak sorumluluğuna rağmen, daha sonra AK Parti’ye muhalefet ettiği dönemlerde -o zaman Başbakan- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a mitinglerde “Asacaksan ipi benden”
Son bir hafta on gündür birbiriyle ilgisiz gibi görülen bir dizi iç ve dış gelişme alt alta sıralayınca her türlü kışkırtmaya açık tehlikeli bir ortama girdiğimizi gösteriyor. Doğrudan konuya gireceğim ve önceliği MHP’nin Meclis’te elini sürmeden Can Atalay oturumunu AK Partiye kapattırmasına vermeyeceğim. Ona ilerleyen satırlarda ayrıntısıyla gireceğim ama önceliği “Mehmet Şimşek’i istemezük” lobisi çalışmalarına
Türkiye siyaset arenası yoğun bir hareketlilik içinde. Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın durumu siyasi gerilimin merkez üssü haline geldi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve AK Parti içinde çalkantılar sürerken Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Atalay üzerinden CHP’ye yönelttiği eleştiriler siyasi hareketliliği arttırdı; MHP’nin CHP’yi baskı altına aldığı yorumlarına sebep oldu. Can Atalay
“AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi olmadan da gereğini yapmıştır”. MHP lideri Devlet Bahçeli bu sözleri TBMM’nin 16 Ağustos’taki kavgalı oturumunda Can Atalay’ın milletvekilliği konusunu Meclis’te görüşmeyi reddetmesi üzerine etti. Özellikle de 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrasında MHP’nin önemli konularda AK Parti üzerinde kurduğu vesayeti gayet iyi anlatıyor bu cümle. Tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı Tayyip
“İktidar istemediğinde, Anayasa ve hukuk rafa mı kalkıyor?” bu soruyu, yasama, yürütme ve yargı kurumlarının başında bulunanların cevaplamalarını isterim: Başta en hassas konularda Meclis’e gerçek manada başkanlık yapmayan Numan Kurtulmuş, onun başkanlık yapmadığı Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi ile ilgili oturumlara başkanlık yapan, Anayasa Mahkemesi’nin hükümsüz dediği, sözde kesin Yargıtay kararını okuyan eski adalet bakanı Bekir
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), TİP Hatay Milletvekili seçilen ve milletvekilliği düşürülen Can Atalay’ın durumunu görüşmek üzere olağanüstü toplandı. Ancak oturum, sert tartışmalar, kavga ve fiziksel şiddetle altı kez bölündü, saldırıya uğrayan DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in kaşı açıldı. 6 kez ara verilen Meclis Genel Kurulu’nda Atalay için verilen genel görüşme talebi reddedildi. TBMM
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulumuş, muhalefet partilerinin Can Atalay’ın milletvekilliğinin görüşülmesi için mecliste olağanüstü toplantı başvurusu yapması üzerine TBMM Genel Kurulu’nu 16 Ağustos’ta toplantıya çağırdı. Sözcü gazetesinin haberine göre Genel Kurul toplantısına AK Parti de katılacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 16 Ağustos saat 14:00’te Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi gündemi ile olağanüstü
Başladığımız haftanın üç günündeki gelişmeler siyasetin yakın dönem akışını belirlemeye aday. 1- 12 Ağustos Pazartesi. AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplanıyor. Toplantı rutin ama konular önemli. Siyasetin önümüzdeki dönem akışında etkili olmaya aday iki maddeden biri, 14 Ağustos Perşembe günü yapılacak AK Parti 23’üncü kuruluş yıldönümü toplantısı. AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın geçen hafta
AK Parti bünyesinde bir çoğulcu demokrasi ve hukuk devleti sınavı daha önümüzdeki hafta yaşanacak. Sınav 14-15 Ağustos günlerinde. Halen yaz tatilinde olan TBMM 15 Ağustos’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı ağırlamak üzere olağanüstü toplanacak. Hamas lideri İsmail Haniye’nin 31 Temmuz’da Tahran’da öldürülmesi ardından Filistin politikalarında Abbas yeniden güç kazandı. Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşüp
Yazıya başladığımda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu iktidarı borç haczi tehdidiyle mali baskı uygulayarak “kötü yönetiminin” acısını belediyelerden çıkarmakla eleştiriyordu. Ben de o sırada Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) 1 Ağustos’ta başarıyla ev sahipliği yaptığı ABD-Rusya-Almanya uzlaşmasıyla takas edilen kişilerin özelliklerini okuyordum. Okudukça da dezenformasyon suçlamasının muhalefeti baskı yöntemleriyle bastırmak isteyen yönetimlerin elinde silaha dönüştüğünü