Böyle olacağını kimse tahmin etmezdi. Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılına doğru kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü yeniden keşfediyor. Atatürk’ün değerini yeniden anlıyor. Üstelik bu yeniden doğuş, iktidarda onu mümkün olduğunca unutturmaya çalışan bir cumhuriyet hükümeti olduğu halde yaşanıyor.Sadece Atatürk’ün değil cumhuriyetin kurucu değerlerinin mevcut koşullara tepki niteliğinde yeniden doğuşuna tanık oluyoruz.Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 7 Kasım akşamı bir ev videosu daha yayınlayarak bu defa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirirlerse kadın hakları için ne yapacaklarını duyurdu. Yaklaşık altı dakikalık videoda kadınların yeni dönemdeki kazançlarının ne olacağını “6 ayda 6 kolaylık” başlığı altında saydı. Bu video aynı gün geleneksel İstanbul Maratonuna katılıp yukarıdaki fotoğrafı çektirmesinden sonra yayınlandı.Kılıçdaroğlu’nun
G20 Zirvesi’nin tamamlanması ardından yaptığı basın toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Afganistan ile ilgili soruya cevap verirken, Türkiye’nin Taliban’ın ülkede kucaklayıcı bir yapıyı nasıl oluşturacağını zaman içinde göreceğini söyledi. Gelişmelere göre adım atılacak konular arasında Taliban’ın kadınların eğitimi anlayışının nasıl gelişeceğini de özellikle saydı. Daha önce Erdoğan’ın daha çok Taliban ile benzerlikleri vurgularken şimdi bu konuyu
Ne Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te ilanıyla başlamıştır Cumhuriyet, adalet ve artık demokrasi için verilen mücadele ne de iki yıl sonra, Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümünde bitecektir. Şekli değişen ama bitmeyen bu mücadele aslında insanın özgürleşmesi için verilen mücadele sayılmalı.Kökü derindedir.Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” kitabında aktarıyor. 9 Eylül 1922, İzmir kurtarılmıştır. O zamanki Akşam gazetesinin yöneticileri
Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği TÜSİAD önceki yıllarda hükümetlere verdiği siyasi-sosyal içerikli mesajlarıyla bilinirdi. Neticede ekonomiyi hukuktan, siyasetten, dış politikadan ayırmak mümkün değildi. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha başbakanlığı döneminde bu mesajları kendisine tehdit olarak algılamaya başladı. Ne de olsa geçmişte TÜSİAD’ın Bülent Ecevit hükümetine çıkışı, 12 Eylül 1980 darbesine giden yolda bir dönüm
Medya Afganistan haberleri ile dolup taşıyor. Yirmi yıllık bir işgalden sonra ABD’nin düzensiz bir şekilde çekilmesi ve yok etmeye çalıştığı bir grubun tekrar işbaşına geçmesi elbette ki gündemi uzun süre meşgul edecek nitelikte bir durum. Özellikle de son yirmi yılda her şeye rağmen Afganistan’da bazı alanlardaki kazançların geriye gitmesi bunu daha çarpıcı bir hale getiriyor.
Avrupa Konseyi’nin, İstanbul Sözleşmesi’nin 10’uncu yılı münasebetiyle 11 Mayıs’ta düzenlediği çevrimiçi toplantının açılış konuşmasını yapan ev sahibi Alman Bakan Franziska Giffey, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesini “kötü haber” diye niteledi ama iyi haberlerden ve sözleşmenin olumlu etkilerinden daha fazla söz etmeyi tercih etti. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejčinović Burić ve Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi Başkanı Rik
Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden çıkılacağı söylentileri dün (19 Mart) akşama doğru yoğunlaşmıştı. Gece yarısına kadar çalıştı gazeteciler. Kapılar duvardı, kötü bir şeyler döndüğü belliydi. Haber 20 Mart sabaha karşı yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle doğrulandı. Ama Merkez bankası Başkanlığına daha dört ay önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından atanan Naci Ağbal’ın Yeni Şafak gazetesinin manşet operasyonuyla görevden
Meral Akşener 10 Mart günü İYİ Parti grubuna hitabı, kim ne derse desin Türkiye’de kadın mücadelesi adına bir dönüm noktasıydı. Bugünün Türkiye’sinde büyük cesaret işidir siyasi rakiplerinin kendisine “Fosforlu Cevriye” lakabı takıp kampanya yaparak “fahişe” demek istediğini çıkıp Meclis kürsüsünde söylemek. Bunu söylerken kendi partililerine “önünüze bakmayın, utanıyorsunuz, biliyorum” diye cesaret vermek da az cesaret
“Görmemekçin bir özgenin yüzünü / Yüzde yoktur günah, ört gözünü”. Bu sözler bundan 800 küsur yıl önce söylendi. Ama bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü daha kadınların sosyal ve ekonomik haklarından çok, en temel insan hakkı olan yaşama hakkını tartışarak idrak ettiğimiz şu günlerde her zamankinden daha anlamlı.Çünkü sadece erkek doğduğu için kendisinde her