“Çocuğumun astım krizi tuttu hastane ortamına gitmek istemiyorum ben şimdi ne yapacağım?”Bu ve benzeri sorular bugünlerde sık sık karşımıza çıkıyor. Önceden tanı almış, zaten tedavi altında ve acil durumla daha önce de karşılaşmış bir hastada uzaktan yönlendirme yapabiliyoruz.Covid-19 karantinası nedeni ile evlere kapandık. Ev tozu akarı, küf gibi alerjenlere duyarlı olanlarda hastalığın kapalı mekanlarda atak
Evet, 22 Nisan Dünya Günü. Hem de bu yıl ellincisi. Peki, bu önemli günü kutlayabilecek miyiz sizce? Görünen o ki, COVID-19 hastalığının neden olduğu salgının gölgesinde, çoğumuz sessiz sedasız bir şekilde evlerimizdeyiz. Hep birlikte doğaya bile çıkamıyoruz şu günlerde. Bu durumu fazlasıyla hak ettik esasında, çünkü doğayı koruma ve verdiğimiz hasardan kurtarma görevinde başarısız olduk.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan belediyelere neden bu kadar taktı, biliyor musunuz? Pek çok neden sayabileceğinizi tahmin edebiliyorum; belediye gelirlerinden, o gelirleri yardım paketlerinden cemaat vakıflarına dek AK Parti oy tabanına aktarmaya kadar. Başka bir boyutunu, daha ekonomi-politik, daha sınıfsal bir boyutunu dikkatinize getirmek istiyorum bugün. Özellikle de koronavirüs Covid-19 salgının, bütün o “Bir şey yok, her
Covid-19 için aşı geliştirme çabaları son hızla devam ediyor. Türkiye’de de tedavinin yanısıra aşı çalışmaları var. Ancak en iyimser tahminlerde bile bir yıldan önce aşının kullanımda olamayacağı belirtiliyor. Covid-19 nedeniyle, aşı yapılarak korunmanın mümkün olduğu hastalıklar ve aşının önemi yeniden gündeme geldi.Dünya Sağlık Örgütü; 24-30 Nisan tarihini “Dünya Aşılanma Haftası” olarak belirledi; ya da “Dünya
MetroPoll araştırma şirketinin Nisan başında yayınlanan Mart 2020 “Türkiye’nin Nabzı” raporunda hem Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan, hem de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için iyi ve kötü haberler var.Bunların bir kısmı medyada çıktı. Örneğin, Mart sonu itibarıyla seçim yapılmış olsa AK Parti’ye oy vereceklerini söyleyenlerin oranının yüzde 33,7, CHP’ye vereceklerin ise 17,7 olduğu
Almanya Sağlık Bakanlığı 17 Nisan’da koronavirüsün yayılmasını kontrol altına aldıklarını açıkladı. Ancak durum hâlâ kırılgan. Şansöyle Angela Merkel, önlemlerde en küçük bir açığın durumun yeniden kontrol dışına çıkmasına yol açabileceğini halkıyla paylaştı.Türkiye’de de benzeri açıklamalar var. Örneğin aynı gün Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel, “Tedbirler konusunda herhangi bir gevşeme olmazsa biz bunu
Covid-19 salgınıyla mücadele tedbirleri kapsamında geçtiğimiz hafta sonu, 11-12 Nisan’da sokağa çıkma yasağı uygulandı. Kamuoyu bu aralıklı sokağa çıkma yasağından çok, yasağın ilanıyla başlaması arasındaki iki saat arasında yaşanan panik, bu paniğin etkisiyle açık bulunan alışveriş mekanlarında gözlenen kabul edilemez kalabalıklara odaklandı ve onunla sınırlı kaldı. Yasağın etkisi konusunda bir yoruma ben denk gelmedim.Oysa Cumhurbaşkanı
Bir önceki yazımda, tam karantina uygulamasını geciktirmenin artan maliyetlerini araştıran çalışmamıza değinmiştim. Bu yazıda COVID-19’un Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini ve çözüm önerilerini içeren araştırmamızın ilk sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Koç Üniversitesi’nden Cem Çakmaklı, Sevcan Yeşiltaş, Muhammed Ali Yıldırım ve University of Maryland’den Şebnem Kalemli-Özcan ile beraber yürüttüğümüz araştırmamızda, belirli varsayımlar altında elde ettiğimiz sonuçlar şöyle özetlenebilir:Ekonomi
Medeniyetin çevreye baskısı Bir önceki yazımın devamı olarak çevre üzerinde duracağım. Eylül 2018’de Moskova’daki MIRBIS üniversitesinde katıldığım endüstri 4.0 çalıştayına katılmıştım. 1 hafta boyunca çeşitli konularda üniversitedeki doçent ve profesörlerden eğitim aldık, konuşmalar dinledik. Bir konu çevre sorunları ve devletlerin, daha doğrusu hükümetlerin bu soruna etkisi üzerineydi. Genel olarak hükümetlerin finansal ve sanayi çevrelerine bağımlı
Uzun süredir devlet, medya, bildiğim, okuduğum, dinlediğim tüm doktor, halk sağlıkçıları ve politikacılar tarafından yapılan “evde kal” uyarılarına beraber şahit oluyoruz. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da durum aynı. İnsanlığın tarih boyunca üzerinde en mutabık kaldığı konu olabilir “karantina mecburiyeti ve hiçbir şartının sorgulanmaması”.Normalde ülkemde görmeye hiç yabancı olmadığım bu “sorgulama yapmadan teslimiyet” durumu şu