Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti yönetiminde geçen son 21 yılın, bugün 100. Yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’ne en önemli kazancı belki de Atatürk’ün geniş kitleler tarafından tabandan yükselen sivil bir dalgayla yeniden keşfidir. Ve aynı halk kitlelerinin, Anayasanın ikinci maddesinde yer alan laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin önem ve anlamının ayrımına varmaları. Bunun Erdoğan yönetiminin
Korkma! Saadet Partisinin dün yayınladığı seçim videosu ekrana gelen bu sözcükle başlıyordu. Dün, 12 Mart, İstiklâl Marşının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Milli Marş olarak kabul edilişinin 102’inci yıldönümüydü. Sözlerini “Kahraman Ordumuza” ithafıyla Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı, Osman Zeki Üngör‘ün bestelediği marş aynı sözcükle başlar: korkma! Hem işgal ordularına hem de işgal ordularının işbirlikçisi Osmanlı
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güney Kore’den satın alınan dördüncü petrol ve gaz arama gemisine “Abdülhamid Han” adını verdiğini açıkladığı an içimden “Değişir o isimler” demek geçti. Beşincisi olursa ona da Sultan Vahdettin ismini koyarsa Osmanlı Hanedanı özlemine noktayı koymuş olur. İstanbul’da yabancı konukları ağırladığı muhteşem manzaralı tesisin adını da Vahdettin koymuştu
Ne Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te ilanıyla başlamıştır Cumhuriyet, adalet ve artık demokrasi için verilen mücadele ne de iki yıl sonra, Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümünde bitecektir. Şekli değişen ama bitmeyen bu mücadele aslında insanın özgürleşmesi için verilen mücadele sayılmalı.Kökü derindedir.Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” kitabında aktarıyor. 9 Eylül 1922, İzmir kurtarılmıştır. O zamanki Akşam gazetesinin yöneticileri
Neden “her şeye rağmen enseyi karartmıyoruz” dediğimi açıklayacağım ama önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutluyorum.Gelelim, “her şeye rağmen” kısmına.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan mesajını okudunuz mu? Ben okudum. Üzüntüyle okudumAtatürk’ün makamında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve oturduğu makamda oturup da “En büyük bayram” dediğimiz 23 Nisan’ı Atatürk demeden kutlamak nasıl bir
26 Ağustos’ta Malazgirt’te Alparslan’ın 1071’de Bizans ordularını yenmesini kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, acaba 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Atatürk’ün Yunanistan ordularını bozguna uğratmasını da kutlayacak mı? Acaba İstiklâl Savaşının önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e de saygı ve övgülerini televizyon canlı yayınlarında sunacak mı? Ya o meydan muharebelerini kazanan Batı Cephesi Orduları Komutanı İsmet İnönü’ye de bir küçük
Arada 4 gün vardır. Dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da Yunan askerleri İzmir’e çıkmıştır. Osmanlı Hanedanının son sultanı olacağını hâlâ fark etmemiş olan Vahdettin bezgin vaziyette, sadrazam, yani başbakan yaptığı damadı Ferit Paşa’dan medet ummakta, Damat Ferit ise keşke işgal edenler Yunan değil de İngiliz, Fransız askeri olsaydı diye hayıflanmaktadır. İzmir’in işgali, Osmanlı Hanedanı yönetimindeki
Tarih 15 Mayıs 1919 idi. Sultan Mehmet Vahdettin’in Başkâtibi, bugünkü söyleyişle Özel Kalem Müdürü Ali Fuad Bey müsaade istedi, makamına girdi. Elinde bir telgraf vardı; İzmir’den geliyordu. Telgrafta “bir devlet-i ecnebiyyenin” İzmir’e asker çıkardığı yazıyordu.Halife Vahdettin telgrafı okudu sonra Ali Fuad Bey’e dönüp hemen Bab-ı Âli’ye, Sadrazam’a gidip şunu sormasını istedi: “Menteşe Sancağını işgal eden