Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son beş yıldır aralarından su sızmayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile araları bir süredir eskisi gibi değil. Rüzgâr, tam olarak Ukrayna kriziyle tersine dönmeye başladı. Dün, 31 Mayıs’ta Putin’in Türkiye’ye uçuş kısıtlamasını bir ay daha uzatmasıyla cari açığı Rus (ve Alman) turistler üzerinden kapatma hedefi yara aldı, rüzgâr biraz daha döndü. Aynı gün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Atina’da ziyaretini izleyen Türk gazetecilere açıklamalarından anladığımız kadarıyla da Erdoğan ağırlığı ABD ile köprüleri tamire vermiş görünüyor. Çavuşoğlu’nun “ABD’nin Türkiye ile yakın çalışma arzusu var” sözleri Ankara’nın arzusunun tek taraflı olmadığını vurgulamayı amaçlıyor.
Tabii ABD ile yakınlaşma arzusunun tek nedeni Rusya ile dönen rüzgâr değil, ona geleceğiz birazdan. Bir de Türk lirasının ABD karşısında bir türlü toparlanamaması var. Hatırlayacaksınız, ABD Başkanı Joe Biden’ın 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımı Anma Günü ilan etmesine Erdoğan’ın (demeçler dışında) karşılık vermemesinin iki önemli nedeninden birisinin dolar kuru olduğunu paylaşmıştık. Erdoğan karşılık verse Merkez Bankası ve kamu bankalarındaki rezervlerin yeni bir dolar şokunu karşılamaya yetmeme ihtimali vardı. Bir diğer neden de Biden’ın bir gün önce, Erdoğan’a açtığı ilk telefonda, kendisiyle görüşme vaadiydi. Bu görüşmenin 14 Haziran’da Brüksel’de yüz yüze yapılacağı duyurulan NATO Zirvesi çerçevesinde yapılması bekleniyor.
Halihazırda Türk dış politikasının önünde en yakın hedef bu görüşmenin sağ salim yapılabilmesidir.
Çavuşoğlu’nun söylediklerinden çıkan
Bu buluşma öncesinde Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yapacağı görüşmenin önemli olacağı da anlaşılıyor. Çavuşoğlu “Ya ben gideceğim ya Blinken gelecek” diyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman ile gündem konusunda bir ön-görüşme yapıldığı da anlaşılıyor. Sherman Ankara’da Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’ye “Yılın Cesur kadını ödülü de vermişti. Erdoğan-Blinken görüşmesi öncesi demokratikleşme konusunda bir beklentinin işareti olması konusunda yine de fazla iyimser olmamak lazım. Çünkü Çavuşoğlu’nun bahsettikleri bildik siyasi askeri konular.
Çavuşoğlu (ve Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ın) gazetecilere söylediklerine satır aralarıyla baktığımızdaysa (buraya tıklayarak ayrıntılarını okuyabilirsiniz) Fethullah Gülen dışındakilerin hep Rusya ile bağlantılı konular olduğu görülüyor. S400 ve F35 öyle. Suriye/YPG konusu öyle. Ukrayna ve SİHA satışları da.
Obama döneminde dönen rüzgâr
ABD ile ilişkilerde rüzgâr Demokrat Başkan Barack Obama döneminde dönmüştü ve Çavuşoğlu’nun da satır arasında vurguladığı gibi iktidarda yine -şimdi Biden yönetiminde- Demokratlar var. Bu hem risk hem de fırsat demek. Risk, çünkü Erdoğan’a karşı özellikle tepkisel olan Demokratların yanı sıra Kongre’deki Cumhuriyetçiler de Biden’ın Türkiye’ye daha sert çıkışlar yapmasını destekliyor. Fırsat, çünkü Türkiye-ABD ilişkilerinin dip noktalarda olduğu şöyle bir dönemde ABD’deki Demokrat yönetimle bir uzlaşma noktası bulunabilirse, bu Erdoğan için siyasetin yanı sıra ekonomide de bir nefes payı anlamına gelecek.
Bu ortak zeminin, asgari müşterek sayılan NATO olduğu görülüyor.
Erdoğan, ABD ve ayrıca Avrupa Birliği yönetimlerinin Türkiye’yi zorlamanın sınırının NATO olduğunun farkında.
Biden da Türkiye’yi NATO’dan soğuyup Rusya’ya (ve Rusya’nın stratejik ortağı, ABD’nin asli hasmı Çin’e) yaklaştırmayacak kadar sıkıştırabileceğinin farkında.
Biden NATO toplantıları sırasında sadece Erdoğan ile görüşmeyecek. Bazı Avrupa liderleriyle ikili temasları dışında AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile de buluşacak. Türkiye bakımından bu görüşmeler 25-26 Haziran’daki AB Zirvesi öncesinde önem taşıyor.
Çavuşoğlu’nun Ankara görüşmeleri olaylı geçen Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile Atina’da kucaklaşması hem NATO zirvesini, hem Erdoğan-Biden görüşmesini hem de AB zirvesini olumlu etkilemesi umuluyor. (Kovit aşılarının karşılıklı tanınması anlaşmasının asıl olarak Türk turistlerin Ege adalarına akınına yol açacağı için daha çok Yunanistan’ın yararına olduğu açık.)
Rusya’yla duruma gelince
Manzara özetle şöyle. Türkiye’nin 2015’te Suriye sınırında Rus uçağının düşürmesi ardından 2016’da darbe girişiminden sadece üç hafta önce düzelen ilişkiler, 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin S400 savunma sistemi almaya karar vermesiyle parlak bir döneme girdi. Putin, Erdoğan’ın Suriye’ye girme kararının 15 Temmuz’un arkasında gördüğü ABD’den bağımsız olduğunun farkındaydı.
Aradan geçen sürede Türkiye, Suriye’nin doğusunda ABD genişlemesini Fırat boyunda, batısında da Rusya’nın genişlemesini İdlib’te durduran unsur haline geldi. Bu gerilim 2020 başında İdlib yakınlarında 34 Türk askerinin şehit edilmesiyle tepe noktasına ulaştı. Keza Libya’da müdahale etmeseydi Rusya’nın desteklediği Hafter kazanacaktı. Azerbaycan ise Putin için beklenmedik bir hamle oldu. Putin ağırlığını koymasaydı, Türkiye destekli Azerbaycan ordusunu dağılmış Ermenistan ordusu karşısında durduracak güç görünmüyordu; sınırlar değişebilirdi.
Yani Ukrayna sorunu alevlenmeden önce de Rusya ile ilişkilerde ciddi sorunlar baş göstermişti. Nisan başında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Türkiye ziyareti öncesinde Erdoğan ve Putin arasındaki görüşme kilit önemdeydi. Ukrayna daha iki hafta önce Türkiye’den aldığı TB2 SİHA’ları Belarus sınırında askeri tatbikatta kullanarak Rus malı bir tankı vurmuştu. Erdoğan, Putin’in uyarısına rağmen, Ukrayna’ya destek verdi. Ardından Putin, tam da turist sezonu öncesinde -kovitin yayılma hızının da etkisiyle- Türkiye’ye uçuşları 1 Haziran’a dek en aza indirdi. Çavuşoğlu’nun Atina’da kimsenin Türkiye’nin SİHA ya da başka silah ihracına karışamayacağını söylemesinden birkaç saat sonra da Rusya uçuş kısıtlamasını en az Temmuz başına dek uzattı.
Erdoğan-Biden görüşmesinden ne çıkacağını herhalde Atina, Paris ve Berlin kadar merakla izleyecek başkent Moskova olacak.
TB2 ve Füze Kalkanı ayrıntısı
Ve bir de ayrıntı. Polonya, Türkiye’den TB2 alan ilk NATO ve AB ülkesi oldu. Çavuşoğlu bunu anlatırken Polonya’nın yanı sıra Romanya’nın da silah alım şartnamesini “AB ve NATO üyesi” olmaktan, “AB veya NATO” üyesi olmaya çevirmesinin önemine işaret etti.
Bu önemli. Çünkü Polonya ve Romanya AB içinde ABD ile en yakın askeri işbirliğine sahip ülkeler arasında.
ABD’nin Rusya, İran ya da Güney Asya kaynaklı füze saldırılarına karşı geliştirdiği Füze Kalkanı projesinin dünyadaki beş erken uyarı radarından birisi Malatya, Kürecik’te. Bu radara bağlı füzelerse Romanya, Polonya’da konuşlu.
Şu anda Rusya’ya komşu Ukrayna ve Polonya’da TB2’ler var. Bu durumun ABD’yi rahatsız ettiği söylenemez. TB2 SİHA’ları Türkiye’nin ABD-Rusya dengesinde bir yer tutmaya başladı.
Bu durum Türkiye’nin özellikle de yeni dolar şokları ve ekonomik sıkıntılara karşı dış politikada ABD’ye yakın durma gereğiyle uyumlu görünüyor.