Prof. Dr. Işık Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
29 Ekim haftası geldiğinde Siyasete Giriş dersi öğrencilerime “Cumhuriyet nedir?” diye sorarım. Cumhuriyeti tanımlamak sanıldığı kadar kolay değildir.Biraz düşünülür, normaldir. Soyut kavramları tanımlamamız istenince biraz zorlanırız. Sonra genelde şuna benzer bir cevap gelir: “Halkın kendi kendini yönetmesidir.” Bunun üzerine “Peki, demokrasi nedir o zaman?” diye ikinci bir soruyla devam edersek, iş daha zorlaşır. Çünkü ona
Ekim başında gündeme düşen Pandora Belgeleri’ne gösterilen ilgi yolsuzlukla mücadelede uluslararası bir kamuoyunun oluşmaya başladığını gösteriyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın Haziran ayındaki NATO zirvesi konuşmasında üye ülkeleri yolsuzlukla mücadeleye çağıran ve bu anlamda yolsuzluk konusunu hukukun alanından siyasete, hatta uluslararası güvenliğe taşıyan konuşması da bu anlamda yeni bir sürece girildiğine işaretti. Son dönemde yolsuzlukla ilgili
Üniversiteler bu ay açılıyor. Yeni eğitim öğretim dönemi yüz yüze başlıyor. Fakat gençler pek iyi görünmüyor. Yeni öğrenciler olsun, mezunlar olsun, aktardıkları duygular benzer. Yılgın ve ümitsizler. Gençlerdeki yılgınlığın önümüzdeki seçimlerde siyasi sonuçları nasıl etkileyeceği önemli bir konu.Deloitte’in araştırmasına göre gençlerdeki stres pandemi sonrası global ölçekte arttı. Z kuşağının (21 yaş altı) %46’sı ve Y
2023 seçimleri yaklaşırken, yeni seçim anketleri gelmeye devam ediyor. Temmuz sonunda yayınlanan Aksoy anketi iktidar partisi oylarının 2018 seçimlerinden bu yana 12 puan (%7 gibi önemli bir kısmı son 10 ayda olmak üzere) düşerek yüzde % 31 seviyesine gerilediğini ortaya koydu.[1] Yaklaşık bir ay önce yayınlanan Metropoll anketi sonuçları da neredeyse birebir aynı sonuçları gösteriyordu.[2]
Tam beş sene önce bugün, 15 Temmuz 2016’da Türkiye siyasetinin en tuhaf, bir o kadar da trajik olaylarından biri yaşandı. Bir darbe girişimi asker ve sivil kalabalıkların karşı karşıya gelmesi ve çatışmasıyla sonuçlandı. Türkiye’nin azımsanmayacak bir darbe ve darbe girişimleri tarihi olsa da bu tür örneklere pek rastlanmaz, asker ile sıradan vatandaş çatışmaya girmez. Neticede
Bir aydır ülke gündemi yeniden yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor. Çete lideri Sedat Peker’in sosyal medya yoluyla gerçekleştirdiği suç itiraflarıyla başlayan bu süreç 17 Aralık 2013’ten sonra en ses getiren yolsuzluk skandalı oldu. İtiraf videolarını milyonlar izliyor ve siyaset analistleri gün gün bu skandalın seçmen davranışına etkisini tahmin etmeye çalışıyor. Türkiye’de seçmenin yolsuzluk iddialarına tepkilerini inceleyen analistleri
İktidardaki isimlerin İyi Parti lideri Meral Akşener’i hedef alırken ısrarla dişil kalıplardan güç bulmaya çalışmaları dikkatlerden kaçacak gibi değil. Fosforlu Cevriye’den Gelin Hanım’a, kadını saldırıya açık ve kırılgan rollerle anma pratiğinin ardında yatan duygu ve motivasyonları tahmin edebiliriz. Fakat rakiplerinin Akşener’in kadın kimliğine yaptığı bu vurgu aslında ironik de. Çünkü altı çizilen dişil kimliği, aslında,
Her destan bir hikaye, her hikaye bir dönüşüm serüvenini anlatır. Bir kahramanın hikayesini, daha doğrusu “henüz kahraman olmayanın” adım adım “kahraman”a dönüşme hikayesini… Çünkü, kahraman olarak doğulmaz, kahraman olunur, destanların, efsanelerin özü budur. Hikaye boyunca yaşananlar, aşılan engeller, bertaraf edilen düşmanlar, birer birer kahramanı kahraman yapan yolun taşlarını döşerler. Epik destanlar ise tarihsel olayları konu
Popülist iktidar partilerini seçimlerde yenmek kolay değildir. Özellikle de demokratik gerilemeler başlamışsa, ki popülist partiler yeterince uzun süre iktidarda kaldığında bu tür gerilemeler sıklıkla görülür. Çünkü, bu süre zarfında siyasi sistemi lehlerine dizayn etmişlerdir ve seçimlerle yerlerini kaybetmeleri çok zor hale gelmiştir. Öte yandan, liberal demokrasiden yana muhalif gruplar için seçimlerden başka meşru yol yoktur