Altı muhalefet partisi liderinin 12 Şubat’ta bir araya gelip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık rejimine karşı birlikte çalışma kararını açıklaması Türkiye’de daha önce örneği görülmemiş bir muhalefet blokunun oluşumuna işaret ediyor.2019 Yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara dahil çok sayıda büyükşehir belediyesinin AK Parti’den alınmış olması CHP ve İYİ Parti’nin Millet İttifakı’nı oluşturmasıyla mümkün olmuştu. Saadet Partisi,
Bu yazıya başlık yazarken doğrusu zorlandım. Yazının başlığı “Erdoğan geri adım attı, Sezen Aksu kazandı” olabilirdi örneğin. Ya da “Öcalan ile ikinci İmralı süreci başladı mı?” gibi bir başlık da uygun olabilirdi 26 Ocak gecesi NTV-Star ortak yayınında Erdoğan’ın söylediklerine. Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ihale yolsuzluğuyla suçlaması daha önemli geldi. Hem
“Muhalefet olarak her şeye hazırlıklı olmalıyız” diyordu telefonda Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu. “Şimdi her ikisi de seçim zamanında diyor ama Bahçeli bir sabah kalkıp erken seçim derse, muhalefet her bakımdan hazırlıklı olmalı. Zamanında yapılsa da öyle. Diğer liderlere de bunu söyledim.”Davutoğlu’nun “Diğer liderlere de söyledim” dediği, 20 Ocak’ta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ
İktidar derken sadece 2002’den bu yana tek başına hükümet kuran AK Parti’yi kast etmiyorum elbette. Anayasa değişikliği için 2017 halkoylamasından itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarını fiilen MHP lideri Devlet Bahçeli’ye borçlu olduğu gibi bir gerçek var. Anayasa Mahkemesinden çıkması gün meselesi olan HDP’nin kapatılması davası da MHP’nin zorlamasıyla gündemde.Bunu söylerken AK Parti yönetimi ve Erdoğan’ın
Ankara’da siyasi denklem az çok belli oldu: iktidar seçim ilan etmedikçe muhalefet aday açıklamayı olabildiğince geciktirecek.Son günlerde üç muhalefet lideriyle görüşme imkânı buldum. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ lideri meral Akşener ve DEVA lideri Ali Babacan. Üçünden da hemen hemen aynı sözcüklerle aynı yanıtı aldım. Altı muhalefet partisi lideri (bu üçlüye Saadet lideri Temel Karamollaoğlu,
Tuhaf bir denklem var ortada. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun devlet dairelerinin kapısına dayanma taktiğine karşı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ya da ona yaranmak isteyenler ana muhalefet liderini kapılardan çevirerek halkın gözünden düşürdüklerini düşüyorlar. Bir zamanlar kapılardan çevrile çevrile siyasi iktidara yükselen AK Parti, müttefiki MHP’nin desteğiyle muhalefete haddini devlet zoruyla bildirme siyaseti güdüyor.Bir zamanlar İstanbul Büyükşehir
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 28 Aralık’ta Bursa’da konuşuyor: “Sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki; bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır!” Bakan “Yaptıran Allah’tır” diyerek bugünkü icraatına laf söylemesini mi önlemek istiyor, gelecekteki yasal sorumluluktan kaçınmak için önleyici atış mı yapıyor? Belli değil. Ama şu belli: Soylu’nun İstanbul Büyükşehir
Geçtiğimiz haftanın önemli tartışma konularından biri de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a tehdit niteliğinde sözleri oldu. Sözler daha sonra “şiddet” kelimesini de içeren bir şekilde MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın tarafından tekrarlandı.MHP belli ki 25 yıl sonra Ankara Belediyesini yeniden CHP’ye getiren Mansur Yavaş’ın ülkücü tabanı etkileme potansiyelinden rahatsız.Ama
Türkiye, 1970 ve 1990’ların kırılgan koalisyon hükümetlerinden şikayetle geldiği idari rejimde tek parti iktidarı adı altında koalisyon hükümetinin katmerlisini yaşıyor.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin en önemli kuruluş gerekçesini koalisyonlar dönemini geride bırakmak olarak açıklamıştı ama ilk sonucu fiili koalisyon dönemini başlatmak oldu.MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “partili cumhurbaşkanı olmaz” ısrarından vazgeçme şartı olan, ilk turda