Bugünlerde kamuoyunu bir nebze olsun yansıtması beklenen gazete ve televizyonlara baktığınızda ne görüyorsunuz? Okuyup izledikleriniz sizin gündeminizle ne kadar örtüşüyor? Ya da dile getirilenler sizce gerçekten önemli mi? Önemli olsalar da bu konuların işleniş şekilleri zihninizi mi açıyor yoksa görüşünüzün bulandığı ve ruhunuzun daraldığı hissine mi kapılıyorsunuz? Koronayı tartışmayalım mı? Bugünlerde korona pandemisini tartışmak sıkıcı
Eylülün ilk haftası veri akışı bakımından yoğun bir hafta oldu. 31 Ağustos’ta gelen büyüme rakamı ikinci çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 11’lik bir daralmaya işaret etti. Bu rakam OECD ortalamalarına oldukça yakın. Diğer ülkelerle karşılaştırmayı kolaylaştırmak için senelik olarak ifade edersek yüzde 37 gibi bir senelik rakama ulaşıyoruz ki bu sayı ikinci çeyrekte senelik
Kaynak Laneti Karadeniz’de bulunan 320 milyar m3 doğalgazın çıkarma maliyeti ve yıllık potansiyel üretim miktarı henüz netleşmedi. Fakat bu keşfin Türkiye ekonomisine küçümsenmeyecek bir kaynak yaratacağı anlaşılıyor. Doğalgazın bulunması ile birlikte olası ekonomik etkileri üzerine çeşitli çalışmalar ve yorumlar yayımlandı. Bu çalışmalar arasında kanımca en önemlilerinden biri King’s College London öğretim üyesi Gülçin Özkan’ın T24’de
İktisatçı değilim, ekonomi gazetecisi de değilim ama ev ödevlerini yapmaya çalışan bir siyaset gazetecisi olarak önümüzdeki bazı gelişmeleri uzmanlarıyla konuşarak ve okuyarak görmeye çalışıyorum.İsteyenlerle ayrıntılara ve rakamlara girmek de mümkün ama görebildiklerimin bir özetini sizinle paylaşmak isterim. Evet, neticede bir iktisatçı çok daha ayrıntılı bir tablo çizip fikir verebilir ancak Türkiye’nin ufkunda görünen belli başlı
Üç ayı aşkın bir zamandır Korona ile yattık, Korona ile kalktık. Mart, Nisan aylarını akşamları gösterilen yeşil slaytlardaki sayılara kilitlenmiş bir şekilde geçirdik. Hepimiz, çarpma, bölme, yüzde alma, R katsayısı hesaplama uzmanı olduk. En kötüsünden, “İtalya gibi olmaktan” korkuyorduk. Birçok insan kaybettik, aramızdan bazıları çok kötü hasta oldu, hastaneye, hatta yoğun bakıma yatıp çıkanlar oldu,
Korona Covid-19 virüsü salgını nedeniyle iki aydan fazladır uygulanan kısıtlamaların büyük kısmı 1 Haziran itibarıyla kaldırıldı. TBMM de iki aya yakın aradan sonra 2 Haziran’da yeniden açılıyor. Muhtemelen Temmuz sonuna kadar, yani iki ay kadar bir süre de açık kalacak Meclis. Ortada temel bir soru var. Bu süre içinde Meclis’e Cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilecek yasa teklifleri
Kriz dönemlerinde gelişmekte olan ülke para birimleri hızla değer kaybediyor. Çünkü kriz ortamında global risk iştahı azalıyor ve gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı oluyor. Makroekonomik kırılganlıkları daha yüksek olan ülkeler bu çalkantılardan daha olumsuz etkileniyor.Türkiye özelinde, COVID-19 krizine yakalandığımız sırada halen yüksek enflasyon problemini halledememiş olmamız bugün yaşadığımız sıkıntıları artırıyor. Krizin yarattığı ekonomik daralmadan çıkmak
Bu yazıyı yazmak için bilgi toplamaya başladığımda 1 ABD doları 7,24 lira ediyordu. Bu satırları yazarken dolar 7,25 lira olmuştu. Hazine ve Berat Albayrak 24 Haziran 2018 seçimleri ardından, aynı zamanda kayınpederi olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından iki bakanlığın birleştirilmesiyle kurulan Hazine ve Maliye Bakanlığına getirildiği 10 Temmuz 2018’de 1 dolar 4,70 lira idi.Türk lirasının
Covid-19 pandemisinin sebep olacağı vahim sonuçların hangi boyutlara varabileceği bütün dünyada tartışılıyor. Ekonomik olarak, krizin kalıcı olumsuz etkiler yaratacağı hususunda hemen bütün uzmanların görüş birliği içinde olduğu görülüyor. Diğer taraftan, krizin bazı olumlu gelişmelere yol açtığı ve küresel anlamda beklenen uyarıyı yarattığı da kabul ediliyor. Bunlara hep birlikte bir göz atalım.Covid-19 salgınının hemen öncesindeki ekonomik
COVID-19 kısa sürede yerel bir sorundan küresel bir salgına dönüştü. Geçmişteki deneyim ve tüm uyarılara rağmen, insanlar kadar devletler ve şirketler de bu salgına hazırlıksız yakalandı. Virüs dolaşmıyor, ama insanlar dolaştıkça çok geniş kitlelere bulaşıyor. Bu nedenle, devletler farklı insanların hareketlerini sınırlandırma yönünde kararlar alıyorlar. Ancak, ‘Hareket demek, bereket demektir’ ve hareket kısıtlanınca ekonomik faaliyet