Önce Gazze ve şimdi Lübnan’daki insanlık trajedisini izliyoruz. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından bu yana tam bir yıl geçti. İsrail’deki Netanyahu yönetiminin bu saldırılara verdiği karşılık bitmek bilmiyor. Şimdi Hizbullah ve Lübnan. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere öldürülen binlerce insanın acısını duymak, bombalar altında ölüm korkusu ile günlerini geçirmeye çalışan ya da zorunlu olarak göç
Korkma! İstikâl Marşı bu sözcükle başlar. Mehmet Akif Ersoy’un dizeleri Kurtuluş Savaşını Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkanlığı ve Başkomutanlığını yaptığı bu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edildi. “Korkma” Anadolu ve Trakya’nın İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan, Gürcü ve Ermeni ordularının işgaline direnen, işgali defeden halkına verilen bir güvenceydi. Bugün, 8 Ekim 2024’te Türkiye
Türkiye’nin saygın bir iş insanı geçenlerde bir dost sohbetinde “uykularım kaçıyor” diye ortaya sordu; “İsrail bize saldırır mı?” Soruda kinaye vardı ama bir temele dayanıyordu. Önce TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, ertesi gün 1 Ekim Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gazze ve Ramallah’ın ardından Lübnan’a saldıran İsrail’in bir sonraki hedefinin Türkiye olabileceğini, İsrail’in Türkiye’ye gözünü diktiğini
Endişe edilen oldu, İsrail ordusu büütün uayrılara rağmen 1 Ekim sabahı Lübnan’a kara karekâtına başladı. İsrail bunun öncesinde 27 Eylül’de Beyrut, Dahiyye’de saptadığı stratejik hedefi, Hizbullah lideri şeyh Hasan Nasrallah’ı yeraltı sığınağında öldürdü. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü’nün Lübnan sorumlusu Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan’ın da saldırıda öldürüldüğü açıklandı. Bu aynı zamanda, diğer Hizbullah,
İsrail’in hem Hizbullah hem Hamas hem de Ramallah’daki Filistin yönetimine saldırıları aralıksız devam ediyor. Son olarak İsrail askerlerinin El Cezire televizyonunun Ramallah’taki bürosunu canlı yayın sırasında basarak -dört ay önce Kudüs bürosunu kapattığı gibi kapattığı haberi geldi. The Wall Street Journal gazetesi, Gazze’de ateşkesin ABD Başkanı Joe Biden döneminde mümkün görünmediğini söyleyen bir rapor yayınladı
Dünya, İsrail’in bilim-kurgu türü saldırısıyla büyük şaşkınlığa uğradı. Hala “şöyle mi oldu, böyle mi oldu” diye konuşuyoruz. Hizbullah’ın, İsrail’in gözetleme yeteneklerini engellemek için uyguladığı strateji tam ters tepti ve Hizbullah kendisini vurdu. Üstelik bu hamle ile, Hizbullah’ın yetersizliği ortaya çıktı. Ya da başka şekilde söylersek, teknolojiyi üretenlerle, (satın alacak paraları olsa bile) üretemeyenlerin arasındaki fark
“Enflasyonun sorun olmaktan çıkmasının biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu cümleyi dün, 18 Eylül’de Türk Müteahhitler Birliğinin “Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni”ndeki uzunca konuşmasının bir yerinde söyleyip geçti. Daha 9 Eylül’de kabine toplantısı ardından Türkiye’nin kısa sürede enflasyonu düşüreceği ve düşürerek büyüyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanının 18 Eylül’de ki ifadesi tam olarak şöyle:
Akşam saatlerinde Lübnan’da bulunan Hizbullah mensuplarının çağrı cihazlarının “aynı anda” patladığı, ölü ve çok sayıda yaralıların olduğu haberi ulaştı. Olaydan İsrail sorumlu tutuluyor. Ancak çağrı cihazları nasıl patlatıldı? Çağrı cihazları nasıl patladı? İlk etapta, çağrı cihazlarının hacklenerek, Lityum pillerinin bir yazılım ile patlatıldığı gibi bir yorum vardı. Ancak bu yorumu anlamsız hale koyan sorular şunlar;
Dış politikada sıkıntılı günler saptamasına iki soruya yanıt arayarak başlıyoruz: ABD 9 Eylül’de Kıbrıs Rum Hükümetiyle “Savunma İşbirliği Yol Haritası” imzalandı. 11 Eylül’de de ilk toplantılarını yaptılar. Türk Dışişlerinin tepkisi, “ABD’nin Kıbrıs Adasına yönelik tarafsız tutumunu” zedeleyecek bu adımın “gözden geçirilmesini”, ya da biz fanilerin lisanıyla geri almasını talep etmek oldu. Bu âdet yerini bulsun
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye’ye yaptığı ilk ziyarette 4 Eylül’de Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Esenboğa havalimanında karşılandı, havalimanından uğurlandı. Hatırlanacağı üzere, ilişkilerin bozulduğu 2013 yılından normalleşme sürecinin başladığı yakın zamana kadar Erdoğan, Cumhurbaşkanı Sisi’ye karşı çok sert bir tutum takınmış, onu “katil” olarak nitelendirmiş ve hatta Sisi’nin de bulunması nedeniyle Birleşmiş Milletler gibi