Olan biteni anlamaya çalışırken iki şeyi akıldan çıkarmamak gerekiyor. Birincisi, 21’inci yüzyılın ilk büyük insanlık dramı ve utancı olan Suriyeli mültecilerin durumudur. Ankara’nın kontrolü biraz gevşetmesiyle Avrupa Birliği’nin en yakın kapıları olan Yunanistan’ın Türkiye’nin yıllardır barındırdığı mültecilerin küçük bir bölümünü şiddet kullanarak caydırmaya çalışmasına ve Bulgaristan’ın göçmenlere karşı sınıra asker sevk etme kararına tanık oluyoruz.
Başlık günümüze dair çok şey çağrıştırıyor. Yargının adalet dağıtmamasından tutun da milyarlarca liralık vergi borçları bir kalemde silinirken asgari ücretten sağlıkta katkı payı alınmasına kadar. Diyanet İşleri Başkanlığının bir yandan halka ucuz sebze için akşam pazarını ve itaatkâr olmayı öğütlerken debdebe ve israfın yaşayan örneği olmasına kadar. Sonra, yasadışı Fethullah Gülen örgütlenmesinin 2003-2013 arasında devletin
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yalnızca üç gün önce, 22 Şubat’ta yaptığı açıklamada, 5 Mart’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u İstanbul’da ikinci İdlib toplantısında ağırlayacağını söylemişti. 25 Şubat’ta Azerbaycan’a giderken ise şunları söyledi: “Sayın Macron ile Merkel ve Sayın Putin arasında tam bir ittifak söz konusu değil. Fakat
Osman Kavala, Gezi Parkı protestoları yoluyla hükümeti devirmeye kalkıştığı suçlamasıyla 840 gün hapis tutulduktan sonra beraat etmesinden bir gün sonra, 19 Şubat’ta, bu defa 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimine katıldığı iddiasıyla yeniden tutuklandı. Hapiste tutulmaya devam etti. Bu durum içeride ve dışarıda davayı yakından izleyen çevrelerin tepkisine neden oldu, yargı bağımsızlığı tartışmalarını alevlendirdi. Oysa
ABD resmî kaynakları, İdlib konusunda yaşanan Ankara-Moskova gerilimi nedeniyle Türkiye’nin yanında tavır almaları sürecinde, YPG’yi de Türkiye ile çatışmaya girmeleri halinde kendilerini korumayacakları konusunda uyardıklarını açıkladı. İsimlerinin gizli tutulması kaydıyla YetkinReport’a konuşan Amerikan kaynaklarına göre, Suriye topraklarında temas kurulan YPG’ye, Suriye’deki Amerikan güçleri tarafından verilen desteğin Türk askeriyle girilecek çatışmaları kapsamadığı, Türk askeriyle çatışmaya girmeleri
Aslında biraz daha fazlası da var. Katıldığım uluslararası toplantılarda gerek daha önce tanıştıklarım, gerekse yeni tanışıp Türkiye’den geldiğimi öğrenenlerin sorduğu birkaç sabit soru var bu aralar. Münih Güvenlik Konferansında da bu durum değişmedi. Birinci grup soru, Suriye ve Libya’da neler olduğu, Türkiye’nin hamlelerinin ne anlama geldiği, ABD ve Rusya arasında izlenen sarkaç siyaseti. Bu gayet
Yukarıdaki fotoğraf 15 Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansının yapıldığı Bayerische Hof Otelinin toplantı salonlarından birinde çekildi. Yalnızca bu fotoğraf bile Türkiye’nin Suriye politikasında sarkacın artık Rusya değil ABD tarafında olduğunu gösteriyor. Nasıl mı? Fotoğraf, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD’li Senatörlerle yaptığı görüşme sırasında çekildi; sırtları kameraya dönük ama Çavuşoğlu’nun tam karşısındaki isim, ABD Başkanı Donald Trump
- 1
- 2