Sizce ne önemli ülkenin gündeminde? Neyi konuşmalıyız? Ülke gündemi halkın gündeminden nasıl olur da farklılaşabilir? Elbette soracaksınız: Memleket için önemli olanları kimlerden dinliyoruz? Ve tabii, halkın tercihleri ve gündemi memleket için önemli mi? Halkı mı yoksa ülke gündemini şekillendirenleri mi dinlemeye değer? Ülke gündeminde ne ABD’nin yaptırımları var, ne tank-palet fabrikası. Ne Doğu Akdeniz ya
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile 17 Aralık akşamı Olay TV’deki Gündem programındaki sohbetimizde son yıllardaki siyasi kutuplaşmanın etkisiyle hiç sorulmayan bu soruyu da sordum.CHP’nin AK Parti ile uzlaşarak Anayasayı değiştirme ihtimali neydi? Bu Türkiye’de siyaset ve ekonominin rahatlamasının çıkışı olabilir miydi? Yoksa artık köprüler tamamen atılmış, gemiler yakılmış durumda mıydı?Yanıt verdiğini aktaracağım, kendi yorumumla birlikte
Gazeteci Bahadır Özgür, Albayrak Grubu’na ait Tümosan AŞ’yi ikiye bölme kararı ile şu sıralarda hararetle tartışılan Altay Tankı Projesi’nin ilişkisini incelediği yazısında, tank için motor üretecek şirketin neden bölündüğünü yazdı. “Albayrak Grubu’nun şirketi Tümosan AŞ, geçen Cuma günü, (11 Aralık) akşam saatlerinde borsaya bir açıklama gönderdi. Şirketin ikiye bölüneceği ve Ar-Ge bölümünün, Tümosan Teknoloji ve Mühendislik
Resmi rakamlara göre 16 Aralık itibarıyla Türkiye’de kovit salgınından ölenlerin sayısı 17 bini geçti. Yani 17 Ağustos 1999 büyük Marmara depreminde ölenlerin sayısına ulaştı. Bu gidişle geçecek. Bu de resmi rakamlar ve artık kimsenin inanacak takati kalmadı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yeterli aşı alınamadığı itirafı da aynı gün geldi. Haftalık Gazete’de yer alan bir tahlile
Dün bir gazeteciyle salgın tedbirleri üzerine konuşurken, hayati sektörler dışında dört hafta kapanarak yayılmayı ve yüksek seyreden ölümlerin önlenmesinin acilen gerektiğini söyleyince “ama aşı geliyor” cevabı aldım. Aşı geliyor da nasıl geliyor, hangi aşı geliyor, ne kadar geliyor, geldiğinde salgının kontrolünde nasıl bir rol oynayabilir? Bu konulardaki kafa karışıklığı, konuyu en yakından izleyen gazeteciler arasında
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak aslında o kadar karmaşık değil. Dünyadaki pek çok lider gibi Erdoğan da siyasi ve ekonomik ilişkilerin, güç dengelerinin 2021 yılında yeniden tanımlanmaya başlayacağını görüyor. Tarihte eşi büyük çaplı savaşlardan sonra görülen bir al-ver sürecinin eşiğindeyiz. Erdoğan hem Türkiye’nin bu süreçten kayıpsız, tercihan kazançlı çıkmasını hem de bu süreçte
Uzun süredir Türkiye’nin gündeminde olan, ABD’nin Ağustos 2017 tarihli “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası” (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye yaptırım uygulaması ihtimali, 14 Aralık akşam saatlerinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından yapılan açıklamayla yeni bir safhaya geçti. Açıklamanın Pompeo tarafından yapılmış olması bizleri yanıltmasın, elbette yaptırım direktifi ABD Başkanı Donald Trump’ın imzasını taşıyor. Zaten bu
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’ye ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası’na (CAATSA) göre yaptırım uygulayacağını açıkladı. Gerekçe Türkiye’nin Rusya’da aldığı S-400 füzesinden vaz geçmemesi. Yaptırımın dört bürokrata yönelik kısmının öne çıkması, Ankara’nın gelişmeyi pek önemsemiyormuş gibi davranmasına yol açtı. Oysa son Avrupa Birliği (AB) sonrasında da tanık olduğumuz “bir şey olmaz” tutumunun Türkiye’yi dış
Son haftalarda uzun bir aradan sonra kamuoyunda ve medyada Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri artan şekilde tartışılmaya başlandı. Bunun başlıca nedeni özellikle Doğu Akdeniz’deki faaliyetler nedeniyle Türkiye’ye yönelik yaptırımlardan söz edilmesidir. Esasında Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsünden beri ilişkiler daha da kötüye giderek Türkiye’ye karşı yaptırımlar arttı. Diğer bir deyişle 10-11 Aralık tarihlerindeki AB zirvesi bildirisinde Türkiye’ye yönelik
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha önce “aynı kıbleye dönüyoruz” diye samimiyetine inandığı Fethullah Gülen tarafından kandırıldığını söylemişti. Gerçeği ancak Fethullahçılar darbeye kalkıştıklarında görebilmişti. Cumhurbaşkanımızın iyi niyetinin Temmuz 2018’de Hazine ve Maliye Bakanı yaptığı damadı Berat Albayrak’a bağlı Merkez Bankası tarafından da istismar edildiğini de Kasım 2020’de gördük. Meğer kasada para kalmamıştı ama bunu bütün yürütme gücünü