(E) Büyükelçi
ABD’de yaşanan “sivil darbe girişimini” ve ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceğini daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekiyor. 230 yıllık bir geçmişe sahip Amerikan demokrasisi, sokaktaki insan tarafından tahayyülü mümkün olmayan bir kriz yaşadı. Peki, böyle bir olayın vuku bulacağı öngörülemedi mi? Kurumsal yapısı böylesine sağlam bir demokrasi, kendisini koruyacak reflekslere sahip değil miydi? Geçmişte yaşadığı iç
Büyük umutlarla başladığımız 2020, küresel anlamda bir kayıp yıl oldu. Yaşamak için birbirimizden ve sevdiklerimizden uzak durmak, gözle görülemeyen bir virüs yüzünden, insanlığın zorunlu davranış biçimi haline geldi. Sevgi ve barış sözcüklerine yabancılaştık. Dünyaya mutsuzluk ve huzursuzluk havası hâkim oldu.Küresel düzenin ciddi sarsıntılar geçirmekte olduğu bir dönemde aniden patlak veren pandemi, zaten varolan yönetim sıkıntılarını
Amerika siyasetinde son yıllarda yaşanmakta olan ürkütücü sağa yönelişi Türkiye’de dikkate alan kimse yok. Herkes, başkanlık seçimini kazanan Joe Biden’ın ABD dış politikasını nasıl şekillendirebileceği üzerinde değerlendirmelerde bulunmakla meşgul. Oysa bu mesele, ABD’de şu anda çok geniş ve yoğun şekilde tartışılıyor. Dünya düzenini derinden etkileyebilecek olan Amerika’daki bu sağa yönelişin nedenlerini anlayabilmek için biraz gerilere
ABD seçimlerinden belli bir süre sonra, ikili ilişkilerimizde bir “mükemmel fırtına” yaşanması ihtimalini göz ardı etmemek yerinde olur. ABD’deki başkanlık seçimlerine bir haftadan biraz fazla zaman kaldı. Bütün dünya nefesini tutmuş vaziyette bekliyor. Zira, bu seçimler, öncekilerden çok farklı.Uluslararası toplum, bir yandan benzeri yüz yıl önce yaşanmış olan bir pandeminin ağır sosyal ve ekonomik etkileriyle
An itibariyle Türk dış politikası oldukça üzücü bir manzara sergiliyor. Suriye, İsrail, Libya ve Mısır’da Büyükelçimiz yok. Lübnan, BAE ve Suudi Arabistan’da Büyükelçimiz var ama yok. AB ile ilişkilerimizde belirgin bir durgunluk yaşıyoruz. Yunanistan, Fransa ve Almanya ile ilişkilerimiz gergin. ABD ile ilişkilerimizde ciddi sorunlar var. Bu bir yalnızlık tablosudur.Çok değil, bundan birkaç yıl önce,
Covid-19 pandemisi patlak vermeden önce, yıl sonunda yapılacak ABD Başkanlık seçiminin neticesi az çok belli olmuştu; Donald Trump ikinci dönemini neredeyse garanti etmiş görünüyordu.Trump’ın, siyaset yapma tarzının halk nezdinde yarattığı antipati dahi kendisine olan desteği aşındırmıyordu. Zira, ABD ekonomik verileri zirveye ulaşmış, seçmenin yaşam standartları yükselmişti.Rakibi Biden, kuvvetli bir aday değildi. Eskiyi temsil ediyor, ilerlemiş
Covid-19 pandemisinin sebep olacağı vahim sonuçların hangi boyutlara varabileceği bütün dünyada tartışılıyor. Ekonomik olarak, krizin kalıcı olumsuz etkiler yaratacağı hususunda hemen bütün uzmanların görüş birliği içinde olduğu görülüyor. Diğer taraftan, krizin bazı olumlu gelişmelere yol açtığı ve küresel anlamda beklenen uyarıyı yarattığı da kabul ediliyor. Bunlara hep birlikte bir göz atalım.Covid-19 salgınının hemen öncesindeki ekonomik
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Anayasasında yer alan temel amacı “Tüm insanların mümkün olan en yüksek sağlık düzeyine ulaşmalarını” sağlamaktır. Örgüt bu amacı gerçekleştirmek üzere uluslararası düzeyde sağlık çalışmalarını yönetir ve eşgüdümünü yapar.Birleşmiş Milletler’in ihtisas kurumlarından biri olan DSÖ’nün, adından da anlaşılacağı üzere, siyaset ile uzaktan yakından hiçbir ilişkisi yoktur, ya da olmaması gerekir. Kurumun başındaki