Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesinden dönerken uçaktakilere “Suriye ile barış istiyoruz” demiş. Suriye ile savaşta mıydık? Hem evet hem hayır. Hayır, çünkü ordularımız karşı karşıya gelmedi, savaş ilanı yok. Evet, çünkü 2011’de Suriye’de iç savaşın patlamasıyla birlikte -o zaman başbakan, sonra- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakın zamana dek hedefi Beşar Esad rejimini devirmek oldu. Bu amaçla
Yapay zeka teknolojisi, iklim değişikliğinin giderek azmanlaşması, yeni hibrit savaş türleri, küreselleşmenin geriye çevrilmesi, kültür ve sanatın, sivil toplumun seferberliği, uluslararası terör, dünyanın yeniden kutuplara bölünmesi gibi dinamikler bizi bambaşka bir dünyaya doğru sevkediyor. Böyle bir dünyada nasıl ki savaş askerlere bırakılmayacak kadar önemlidir aynı şekilde diplomasi de diplomatlara bırakılmayacak kadar karmaşıklaşıyor, genişliyor, yeni işlevler
Amerika Birleşik Devletleri, Kasım ayında gerçekleştirilecek seçimlere aylar kala başkanlık koltuğuna yeniden oturmak için Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olan Donald Trump’a düzenlenen suikast girişimi ile sarsıldı. Pensilvanya’nın Butler kentinde 13 Temmuz’da yapılan mitingde silahlı saldırıya uğrayan Trump, sağ kulağından yaralandı. Başkan adayı silah seslerinin duyulmasının ardından sahneden indirilirken, saldırganın öldürüldüğü belirtildi. Trump’un sağlık durumunun iyi olduğu
Türkiye, uzun yıllar genç nüfusuyla ve ucuz iş gücüyle yabancı doğrudan yatırımlar açısından avantajlı bir ülke olarak görülüyordu. Ancak son araştırmalar, bu durumun değiştiğini gösteriyor. İktidar mensuplarının sıklıkla dile getirdiği “Sanayicilerimiz Suriyelilerin geri gönderilmesini istemiyor, dönerlerse çarklar durur” ifadeleri ve Tarım Bakanı’nın “Afganlılar olmasa çoban bulamayız, hayvancılık sıkıntıya girer” demeci, bu değişimin göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “bekleyen şahsi tehlikeler” olduğunu öne sürdü. “Devlet içinde kendisini devletten güçlü zannedenler” olduğunu söyleyen Davutoğlu, Erdoğan’ın karşısında bir “rövanşizm”, yani “intikamcılık” tehlikesi bulunduğunu iddia etti. Davutoğlu siyaset gündemini sarsan bu iddiaları T24’te gazeteci Murat Sabuncu’ya verdiği -ve ağırlığı Suriye ve sığınmacılar olan ayrıntılı söyleşisinde ortaya attı. “Çok
Washington’daki son NATO liderler zirvesinde Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore şimdiye kadar olduğundan daha sert ifadelerle İitifak’a ‘hasım kamp’ olarak tanımlandı, fay hatları keskinleştirildi. Ukrayna asıl öncelik olarak gündemde yerini aldı. 2026 yılındaki NATO liderler zirvesinin Türkiye’de yapılmasının kararlaştırılması ise bizim açımızdan belki de en önemli karar idi. Ortak Bildiride bir de Karadeniz’deki seyrüsefer
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Filistin topraklarında kapsamlı ve sürdürülebilir barış tesis edilene kadar İsrail ile NATO nezdinde işbirliği yapılması yönündeki girişimler, Türkiye tarafından onaylanmayacaktır” dedi. Erdoğan, Vaşington’da yapılan NATO 75’inci yıl Zirvesinin ardından 11 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında “Müttefikliğimizin temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin NATO ile ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir” dedi. Diğer
75’inci yıldönümünde Vaşington’da yapılan NATO Zirvesi 10 Temmuz’da yayınlanan 38 maddelik bildiriyle sonuçlandı; 6 maddelik bir de “Ukrayna’ya uzun-vadeli güvenlik yardımı” eki var. Rusya’nın öncesinde “dikkatle izleyeceğini” açıkladığı zirve bildirgesinde Rusya bir numaralı tehdit olarak gösterildi. Ukrayna’ya dayanışmanın ayrı bir oturum olarak ele alındığı ve önümüzdeki yıl 40 milyar dolar ederinde maddi ve askeri yardım
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek iş insanlarıyla ve kuruluşlarıyla toplu görüşmeler yapıyor. Her görüş, öneri ve isteğin serbestçe ifade edildiğini duyuyorum. Ancak bunların ne kadar dikkate alındığı belli değil. Bazı iş insanları toplantıların yapılacak düzenlemeler hakkında iş dünyasını önceden bilgilendirerek tansiyon ölçme amacına yaradığı kanaatindeler. Bu görüşler TÜSİAD Yüksek İstişşare Kurulu toplantısında da dile
2024 seçimleri Türkiye siyasetinde uzun zamandır görülmemiş bir seçmen hareketliliğine sahne oldu. Seçmen tercihlerinin seneler boyu kemikleşmiş bir tablo sergilediği ülkemizde, bu kez tüm parti seçmenlerinde dikkat çeken kopuşlar izlendi. Kopanların bir kısmı sandığa gitmezken bir kısmı parti değiştirdi. Hem sandığa gitmeme, hem de parti değiştirme oranı iktidar seçmeninde daha fazla gerçekleşirken, CHP, seçmenini en