Ben 27 Mayıs 1960 darbesini Anayasa ve Hürriyet Bayramı diye kutlayan nesildenim. İlk okulda, ortaokulda, lisede tatil günüydü 27 Mayıs. Onun devrim değil, darbe olduğunun ve ülkenin Başbakanı (Adnan Menderes), Dışişleri Bakanı (Fatin Rüştü Zorlu) ve Maliye Bakanını (Hasan Polatkan) idam sehpasına göndermenin kutlanacak bir şey olmadığını anlamam için lise yıllarından itibaren eşitlikçi ve özgürlükçü
Emekli MİT yöneticisi Mehmet Eymür, T24’te Gökçer Tahincioğlu’na devletin derinliklerinde neler olduğunu anlatırken işkencenin sistematik bir sorgu yöntemi olarak kullanıldığını, kendisinin de işkence yapmış olduğunu söyledi. Bu aslında herkes tarafından bilinen acı gerçek. Ama Türkiye’de de dünyada da devlet görevlilere ara sıra çıkıp böyle samimi itirafta bulunca bu gerçekle bir daha yüzleşiyoruz. Türkiye İnsan Hakları
Kimilerine göre bu yazıları yazmak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündemi geçim sıkıntısından, işsizlikten başka terlere, kendisinin çok iyi bildiği alanlara çekme taktiğine yardımcı oluyor. Nitekim bakın dün açıklanan Orta Vadeli Ekonomik Programın, enflasyonun artık düşeceğini, büyümenin bu yıldan sonra da giderek artacağını söyleyen Erdoğan’ı doğrulamadığını yazmak yerine Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı yazıyoruz. Ama gündem saptırma
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta sembolik önemi kadar fiili önemi de bulunan bir dizi askeri-siyasi adım attı. Kurtuluş Savaşına atfen “Zafer Haftası” olarak bilinen haftayı kendi programına uyarlayarak aslında içeriden çok dışarıya, özellikle ABD, Avrupa Birliği ve Rusya’ya mesaj verdi. Ancak bu programın asıl önemi, Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetlerini yeniden yapılandırma siyasetinin parçası olmasıydı. Erdoğan’ın
Bu fotoğraf 2 Şubat 1983’de ABD Başkanlık Sarayında, Beyaz Saray’da çekilmiş. Başkan Ronald Reagan, o zamanki deyimleriyle “Afgan özgürlük savaşçılarını” ağırlıyor. Gündem, Sovyet işgaline karşı birlikte mücadele. Kötülüğün sıfır noktası olarak belki Sovyetler Birliğinin 1979’da Afganistan’ı işgali de alınabilir. Ama Sovyet işgali, birincisi Afganistan küresel bir sorun haline getirmeyebilirdi ama ikincisi, Sovyetlerin kendi sonunu getirdi.
1959 yılının Kasım ayının son haftasında Ankara hareketli günlerden geçiyordu. Aralık ayı başında ilk defa bir Amerikan başkanı Türkiye’yi ziyaret edeceği için, Eisenhower’ın gelişi öncesinde hariciye teşkilatı hazırlık telaşı içindeydi. 28 Kasım akşamı Hariciye köşkünün kapısından giren geniş diplomatik heyet ise Batılı ülkelerinin Ankara’daki elçiliklerini adeta şoka uğrattı. Yıllar sonra Sovyet Büyükelçisi Nikita Rijov beraberindeki
Bulgaristan Türkü aile Plevne’den Bursa’nın Gemlik ilçesinin Umurbey köyüne göçmüştü. Mahmut Celal (Bayar) 1883’te burada doğdu, Bursa’da okudu, 1905’te açılan sınavı kazanarak çalışmakta olduğu Ziraat Bankasından Deutsche Bank’a geçti. 1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) gizli kollarından olan “Küme” örgütüne girdi. 1908 Meşrutiyet ilanı ardından, Anadolu’da resmen örgütlenmek üzere Selanik’ten gelen İTC’nin kurucu Kâtibi Umumisi