Önce Gazze ve şimdi Lübnan’daki insanlık trajedisini izliyoruz. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından bu yana tam bir yıl geçti. İsrail’deki Netanyahu yönetiminin bu saldırılara verdiği karşılık bitmek bilmiyor. Şimdi Hizbullah ve Lübnan. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere öldürülen binlerce insanın acısını duymak, bombalar altında ölüm korkusu ile günlerini geçirmeye çalışan ya da zorunlu olarak göç
İç savaş Hizbullah, İsrail saldırıları, suikast ve sabotajlarla, Lübnan’ın barut kokan havasını kısa süre bir kenara bırakıp birlikte bir zamanlar Doğu’nun Paris’i denilen Lübnan’a kısa bir yolculuk yapalım. Akdeniz’in o hırçın lacivert sularının kıyısında, yasemin kokuları ve sonbahar güneşi eşliğinde Sur (Tyre)’dan Trablusşam’a uzanan gizemli bir yolculuğa çıkalım. Fonda, Rodrigo’nun gitar konçertosunun Arapça dizeleri ve
Türkiye’nin saygın bir iş insanı geçenlerde bir dost sohbetinde “uykularım kaçıyor” diye ortaya sordu; “İsrail bize saldırır mı?” Soruda kinaye vardı ama bir temele dayanıyordu. Önce TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, ertesi gün 1 Ekim Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gazze ve Ramallah’ın ardından Lübnan’a saldıran İsrail’in bir sonraki hedefinin Türkiye olabileceğini, İsrail’in Türkiye’ye gözünü diktiğini
Başta Beyrut olmak üzere Lübnan’ın dört bir yanında meydana gelen ve sayısı henüz saptanamayan patlamalarda en az 9 kişinin öldürüldüğü, 200’ü ağır olmak üzere 3000 (*) kadar kişinin yaralandığı bildiriliyor. Saldırının Hizbullah üyelerinin bir süredir İsrail gizli servisi MOSSAD’ın cep telefonlarına sızmasına karşı kullandığı eski usul çağrı cihazlarının “heklenmesi” ve tek tuşla hepsinin patlatılması şeklide
Orta Doğu, uzun zamandır savaşların, suikastların, katliamların ve işgallerin sahnesi olageldi ne yazık ki. Bildim bileli şiddet sarmalından çıkamadı, önümüzdeki dönemde daha iyi olacağına dair hiç bir emare yok. Tam aksine Üçüncü Dünya bu bölgeden mi Asya Pasifik’ten mi fişeklenecek sorusu ile karşı karşıyayız. Özellikle Araplar, artan ölçüde İranlılar, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz ve Mezopotamya’da giderek
Hamas lideri İsmail Haniye’nin İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın göreve başlama yemin töreni için bulunduğu Tahran’da nasıl öldürüldüğüne dair bir açıklama henüz yapılmadı. Ama yavaş yavaş şekillenmeye başlayan bazı senaryolar var. Bu senaryolar temel olarak saldırının dışarıdan mı, içeriden mi yapıldığı üzerine ikiye ayrılıyor. Haniye, 30 Temmuz öğleden sonra parlamentodaki yemin töreni ardından, Tahran’ın kuzeyinde, konaklaması
Hamas lideri İsmail Haniye 31 Temmuz’da Tahran’da kaldığı konutta öldürüldü. İlk gelen haberler Heniye’nin sabaha karşı 02.00 sıralarında konutuna yapılan baskınla öldürüldüğü yolundaydı. Saldırıdan İsrail’i sorumlu tutan İran medyası ilerleyen saatlerde Devrim Muhafızları kaynaklarına dayanarak Haniye’nin hava akınıyla öldürüldüğünü duyurdu. Bilgi doğruysa İsrail uçaklarının ya da füzelerinin binlerce kilometre öteden İran’ın Rus S-300 füzeleriyle takviye
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Lübnan’da Hamas’ın ikinci adamı Salih Aruri’ye düzenlenen suikast ve İran’da Devrim Muhafızı Kasım Süleymani anmasına yapılan bombalı saldırının ardından bölgede tırmanan gerginliği değerlendirdi. Fidan, Ankara’nın Gazze’de süregiden savaşın tüm bölgeye yayılmasından endişe ettiğini belirtti. 3 Ocak’ta medya kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile bir araya gelen Dışişleri Bakanı Fidan, Ekim ayında Hamas’ın İsrail’e
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, helikopter üreticisi Rostvertol’un tesislerine yaptığı ziyaret sırasında Rus ordusunun Suriye’de 320’den fazla tipte silah ve araç gereci denediğini söyledi. Şoygu, bu denemeler ve silahların sahadaki kullanımlarından edinilen deneyimlerle tasarımlarda değişiklikler yapıldığını, silahların iyileştirildiğini söyledi. Şoygu’nun ziyaret sırasındaki açıklamalarında dikkat çeken bir husus da hava savunma sistemlerine yaptığı vurguydu. Bakan, sahadaki
- 1
- 2