CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü törenleri öncesinde telefonda konuştuk. “Geçmişin mirasıyla buraya kadar” başlıklı yazınızı okudum” dedi; “Düzeyli eleştiriye her zaman saygım var, gazetecisiniz elbette eleştireceksiniz. Bazı konuları dikkatinize getirmek istedim”. Eleştirilerim konusunda düşüncelerini almak istedim. Yazıda CHP’nin sadece kendisi için değil Türkiye’de çoğulcu demokrasinin, laik ve sosyal hukuk devletinin
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 100’üncü yaşında “Geçmişin mirasıyla yeni yüzyıla” sloganını seçmesi dahi aslında çok şey anlatıyor. Akıllara sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, CHP’nin de kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını yiyerek bugünlere ulaşılabildiğini getiren bir slogan. 100 yıl sonra Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken CHP’nin “geçmişin” mirası üzerine yeni ne koyacağı, nasıl ilerleyeceği sorularını da beraberinde getiriyor.
Tatmin edici bir yanıt alamayacağımı gayet iyi bilerek soruyorum: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu acaba bu danışmanlara ne danışıyordu? CHP’de patlayan danışman skandalından söz ediyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Beştepe’deki danışmanlarını eleştiri konusu yapan CHP’de kimler Genel Başkan Danışmanı olmamış ki? Öyle anlaşılıyor ki en önemli ölçüt AK Parti ya da MHP saflarından, ya da siyasi
Seçimleri kaybederek dağılan 6’lı Masada katıldığı kararları eleştiren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; Kılıçdaroğlu’nun adaylığını önleyemediğini, Ekrem İmamoğlu’nu veya Mansur Yavaş’ı cumhurbaşkanı adaylığına ikna edemediğini söyleyerek özür diliyor. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu; “Mitinglerde 6 liderin de konuşması hataydı” diyor. Seçimden kârlı çıkan diğer 6’lı masa liderlerinin özeleştiri yapmalarına gerek yok. Cumhurbaşkanı olma
CHP Kadın Kolları Genel Başkanlığı, Ankara’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve 81 İl Kadın Kolu Başkanının katılımı ile bir toplantı düzenledi. Toplantıda bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de kadınların milletvekili seçme ve seçilme haklarının 1934’te bir çok ülkeden önce tanınmasına rağmen, o tarihten bu yana parlamentoda arzu edilen ölçüde temsil edilemediğini, kadınların ciddi mağduriyetlerle karşı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 15 Ağustos’ta İstanbul’da yapılan basın toplantısında 2024 yerel seçimlerinde tekrar aday olacağını açıkladı. “İstanbul’u almak için bir kez daha yola çıkıyorum” diye konuşan İmamoğlu, “Risk alıyorum, bütün toplumsal partilerle irtibat kurmaya çalışıyorum” dedi. Adaylık ile ilgili bir soru üzerine “Yola çıktığımı söyledim” diyen Ekrem İmamoğlu, “adayım demek siyasi olarak
MetroPoll araştırma şirketinin Temmuz sonu itibarıyla yaptığı Türkiye’nin Nabzı anketinde vatandaşlara “Verdiği oydan pişman olan var mı?” sorusu da yöneltildi. Anket sonuçlarına göre, yanıt verenlerin yüzde 22,8’, yani her beş kişiden biri, 14-28 seçimleri üzerinden henüz iki ay geçmiş olmasına rağmen verdiği oydan pişmanlık duyuyordu. Üstelik verdiği oydan pişman olan seçmenler arasında iktidar ve muhalefet
Mayıs 2023 seçimleri muhalefet için beklentilerden farklı bir sonuç ortaya çıkardı. Sonuca sebep olan nedenler etraflıca tahlil edildi. Şimdi tahlil bulgularından ders çıkarma ve strateji belirleme zamanı. 31 Mart 2024 yerel seçimlere yedi ay kalmışken Mayıs seçim sonuçlarının verdiği mesajlara dikkatli bakmakta fayda var. 2028’in inşası bugünden başlıyor. Muhalefet için şehirli seçmenin potansiyeli Mayıs seçimlerinin
Mayıs seçimlerinin kaybedilmesinin ardından iç çatışmalarla boğuşan muhalefet kanadının yerel seçimler için ne tür stratejiler belirleyeceği hem CHP hem de İYİ Parti’de tartışmaları körükledi. İYİ Parti’de yerel seçimler için AK Parti ve MHP ile ittifak yapılabileceği olasılığı değerlendirilirken; CHP içindeki “değişim” tartışmalarında ön plana çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun liderlik adaylığı ile belediye
Ülkelerin iç ve dış politikalarını birbirinden ayrı değerlendirmek sağlıklı sonuçlar vermez. Türkiye gibi dünya jeopolitiğinde önemli yer tutan bir devletin iç politika alanında yaşadığı evreler hakkıyla anlaşılmadan bu evrelerin o ülkenin dış politikasını nasıl şekillendirdiği ve dolayısıyla dış politikasının dünyadaki stratejik değişiklikler üzerinde, eğer varsa, etkilerine dair doğru bir hüküm kurmak da mümkün olmaz. Bu