DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan PKK’nın silah bırakma ve kendisini fesih Kongresini toplanmasının an meselesi olduğunu açıkladı. Bu açıklamadan yarım saat sonra PKK’dan Kongreyi 5-7 Mayıs tarihlerinde topladıkları açıklaması geldi. (*) MHP lideri Devlet Bahçeli’nin talebiyle PKK Kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine toplanan Kongrenin kararı daha sonra açıklanacaktı. Ankara’da konuşulanlara göre, karar metni zaten
CHP lideri Özgür Özel, 7 Mayıs gecesi İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt yerleşkesi önünde üniversitelilerle yaptığı mitinge Nazım Hikmet’in “Hürriyet Marşı” şiirini okuyarak başladı. Şiir Nazım Hikmet tarafından 28 Nisan 1960’ta Demokrat Parti’nin TBMM’de yargı yetkisini üzerine alan Tahkikat Komisyonu kurmasını Beyazıt Meydanında protesto eden gençlere polisin silah kullanmasıyla öldürülen 20 yaşındaki Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz
15 Nisan’da geçirdiği kalp krizi ardından kaldırılıp ameliyata alındığı İstanbul Florence Nightingale hastanesinde 3 Mayıs günü “çoklu organ yetmezliği” nedeniyle 62 yaşında vefat eden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 4 Mayıs’ta Levent Barbaros Camiindeki Cenaze Namazı ardından İstanbul Zincirlikuyu mezarlığında toprağa verildi. Cenaze töreni öncesinde Atatürk Kültür Merkezinde (AKM) yapılan
Ankara Valiliği, CHP’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, TBMM’nin kurulduğu Ulus’taki Birinci Meclis binasından Mustafa Kemal Atatürk’ün mezarının bulunduğu Anıtkabir’e yapmak istediği yürüyüşe izin verilmediğini açıkladı. CHP lideri Özgür Özel de bu yasağı tanımayacaklarını söyleyerek bütün vatandaşları saat 17.00’de Birinci Meclis önünde toplanmaya çağırdı. Valilik açıklamasında trafik sıkıntısı gerekçe gösteriliyor. Asıl sıkıntıysa siyasi.
15 Nisan gecesi geçirdiği kalp krizi ardından ağır bir ameliyat geçiren TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İmralı heyeti üyesi, sinemacı Sırrı Süreyya Önder’in hayati tehlikesi devam ediyor. Geçirdiği aort yırtılması ameliyatı sonrasında Önder kontrol altında uyutulmaya başlamıştı. Ameliyatı yapan cerrah ekibinin başındaki Prof. Dr. Ertan Sağbaş’ın kan dolaşım sisteminde hafif ilerleme olduğunu, “kanamanın neredeyse durduğu”
Bugün 11 Nisan Cuma. Bugün üç Türkiye’ye uyandık. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu yargılanıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e hakaret suçlamasıyla karşısına, Ergenekon-Balyoz davalarındaki kötü şöhretiyle Silivri Cezaevi mahkemesinde çıkıyor. Çağlayan Adliyesinde yapılacak duruşmaya kitlelerin akın edeceği endişesi var belli. Duruşma 16 Haziran’a ertelendi; Erdoğan’a karşı “İstanbul’u üç kez kazandığım için tutukluyum” diyen İmamoğlu en azından iki
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan PKK’nın silahsızlandırılması planı çerçevesinde ilk kez bugün (10 Nisan) İmralı’da PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan ile temasta bulunan DEM Parti heyetiyle doğrudan görüştü. Cumhurbaşkanının Beştepe’deki makamında yapılan görüşmeye DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ve DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan’ın yanı sıra MİT Başkanı İbrahim Kalın ve
AK Parti-MHP Cumhur ittifakının, PKK’yı silahsızlandırma planı tutmazsa ne yapacağı, yani B-planı az çok belli olmaya başladı: başarısızlığı CHP’ye yıkmak. Sanki İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşları 19 Mart sabahı sansasyonel bir şekilde gözaltına alınmasaydı da CHP meydanlara inecekmiş gibi, bunu “Terörsüz Türkiye” hedefine “sabotaj girişimi” haline getirmek. Bu senaryoyu son birkaç gündür MHP’nin
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hapse atılarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısında aday olması önüne -sonuncu olmasa da- son engel de çıkarıldı ama bunu Erdoğan’ın zaferi saymak mümkün değil. “Bugün yok ettiğinizi sandığınız, yarın başa geçebilir.”Tarihçi İlber Ortaylı’nın Ekrem İmamoğlu Vakası üzerine sözleri aslında her şeyi özetliyor. İmamoğlu’nun AK Parti döneminde yargı operasyonları ve baskı uygulamalarının
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının 19 Mart operasyonu ile topluca gözaltına alınmaları sadece siyasi değil, aynı zamanda hukuki bir güç gösterisi olarak okunmalı. Güç politikaları söz konusu olunca, güçlünün hukuku devreye giriyor, güçlü de kendi hukukunun gücünü sergilemek istiyor. Tarih boyunca böyle olmuş, şimdi de böyle. Dolayısıyla örneğin İmamoğlu’nun üzerine gidildiği