Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi Türkiye ekonomisini nasıl etkiler? Bu soruyu yanıtlayabilmek için öncelikle bizim nasıl bir ekonomi politikası izlediğimiz hakkında bir varsayımla işe başlamak gerekiyor. Eylül 2021 – Mayıs 2023 döneminde uygulanan ekonomi politikası benzeri bir politikaya dönersek bu sorunun pek bir önemi kalmaz. Zira ekonomimiz önemli bir ekonomik krize kendi yaptıklarımız nedeniyle yelken açar.
31 Mart seçimlerinden önce ABD dolarının TL karşısında daha fazla değer kazanmaması için rezervlerinden döviz satan Merkez Bankası (TCMB) şimdi de TL’nin dolara karşı fazla değer kazanmasını önlemek için piyasadan dolar alıyor. Bloomberg HT, Merkez bankası verilerine göre yaptığı hesaplamada 31 Mart seçimlerinden önce piyasaya 23,6 milyar dolar satış yapan TCMB seçimden bu yana geçen
Türk lirası ABD doları karşısında 11 Mart Pazartesi günü rekor seviyeye düştü; 1 dolar bir ara 32 lirayı geçti. Aynı şekilde İngiliz Sterlini 41, Avro ise 35 lirayı aştı ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tepki vermesine yol açtı. Bunun görünür bir gerekçesi yoktu. Örneğin, Türkiye’nin dış ilişkilerinde, özellikle ABD ile bir çatışma ortamı
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) 25 Ocak günü bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 42,5’ten yüzde 45’e yükseltti. Duyuruda, “gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını ve bu düzeyin gerektiği müddetçe sürdürüleceğini” belirtti. Gereken müddet ise şöyle tanımlandı: “aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen aralığa yakınsayana kadar”. Aynı
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) 21 Eylül toplantısında politika faizini beş puan artırarak yüzde 30 olarak duyurdu. Oysa politika faizi, bu düzeye seçimden hemen sonra yapılacak bir olağanüstü PPK toplantısında çıkarılsaydı hem enflasyon hem döviz kuru farklı yerlerde olacaktı bugün. Döviz kurunun düzeyi hakkında konuşmak kolay değil; iktisatta en zor işlerden biri döviz
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için Nev York’a yola çıkarken Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle yolları ayırma ihtimalinden söz etmesine AB saflarından “Gitme kal, istediğini verelim” diyen olmadı şimdiye kadar. BM çalışmaları sırasında yapılacak ikili görüşmelerde AB liderlerinin Erdoğan’a “Türkiye’siz olmaz” mesajı vereceği beklentisi var belki de Cumhurbaşkanımız ve yakın çevresinde. Erdoğan’ın ikili görüşme programında
Orta Vadeli Ekonomik Program (OVP) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni hükümeti henüz ilk 100 günü doldurmadan 6 Eylül’de açıklandı. Erdoğan tarafından Türkiye’nin 2024-2026 yol haritası olduğu vurgulanan OVP, 2026 sonunda ekonomik büyüklüğü 1,3 trilyon dolara, kişi başına düşen milli gelirin 14, 855 dolara, yükseleceği vaadiyle enflasyonun da -ancak 2026 sonunda yüzde 8,5’e düşeceğini öngörüyor. Yani aşağı
Açık konuşalım. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rus karşıtı Vladimir Putin’i 4 Eylül Soçi görüşmesinde tahıl anlaşmasına dönmeye ikna edemeyeceği zaten Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ukrayna ve Rusya temaslarından belli olmuştu. Diplomatik kaynaklar sorunun Soçi’de çözülmesine mucize gözüyle bakıyorlardı. Çünkü Rusya sorunun kaynağı olarak Türkiye’yi görmüyordu. BM Genel Sekreteri Rusya’nın da Ukrayna gibi tahıl ve gübre ihraç
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, dün (24 Ağustos) politika faizini yüzde 17,5’ten yüzde 25’e yükseltti. Yayınlanan duyuruda “Kurul, …dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.” denildi. Hem 750 baz puanlık artış hem de sıkılaştırmanın süreceği açıklaması, olumsuz havayı birden değiştirdi.
Bu gidişle 500’lük 1000’lik banknotlar, kâğıt paralar yeniden hayatımıza girecek gibi. Konu geçen yıl bu zamanlar, gelmiş geçmiş en gözleri ışıldayan siyasetçi olan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’ye sorulmuş, o da “Böyle bir çalışma da yok, ihtiyaç da yok” yanıtını vermişti. Nasıl olsa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla -devlet kasasından döviz satarak- faizi düşük tuttukları