Avrupa Birliği Konsey Başkanı Charles Michel ile Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen 6 Nisan tarihinde ülkemizi ziyaret ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu daveti Ocak ayında yapmıştı ancak gerçekleşmesi için 25-26 Mart tarihlerinde yapılan zirvenin geçmesini beklediler. Bu ziyarette Avrupa Birliği zirvesinde ülkemizle ilgili olarak alınan kararlar görüşüldü, ancak ön plana protokol sorunu çıktı. Protokol gerçekten
İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında kullandığı “diktator” sıfatı, iki ülke arasında diplomatik gerilime yol açtı. Avrupa Komisyonu Başkanı ‘Von der Leyen’in 6 Nisan’daki Ankara’yı ziyareti sırasında önce ayakta kalması, ardından Erdoğan’ın yanıa değil Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun karşısına oturmasıyla başlyan “kanepe krizi” hakkında yorum yapan Draghi, şöyle konuştu: “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik temasların başladığını açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da yakınlaşma sürecinin “devam ettiğini” açıkladı. İstanbul’da cuma namazı çıkışında konuşan Erdoğan, “Mısırla istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak işbirliği sürecimiz devam ediyor. Sıkıntı söz konusu değil. Bunu en üst düzeyde değil de bir tık altında devam ediyor. Gönlümüz ister ki
Aslına bakarsanız Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 2 Mart’ta İnsan Hakları Eylem Planı adı altında ilan edilen metin, Yargıda İdari Reform planı adı altında duyurulsa bir anlam taşıyacaktı. Zaten Adalet Bakanı Gül, planın “Benim için en önemlisi hukuk güvenliği” diyerek paketin gerçek hedefini açıkladı; hukuk güvenliğini sağlayıp sağlayamayacağı ayrı tartışma konusu. Ama Erdoğan bu düzenlemeleri “Yargıda
Diplomasiyi ulusal çıkarların barışçıl araçlarla gözetilmesi olarak tanımlar, uluslararası ilişkiler disiplininde klasik realizmin kurucusu, Hans J. Morgenthau. Dışişleri, dış politikanın şekillendirildiği beyin-komuta merkezi ise diplomatik temsilciler de onun gözleri, kulakları ve ağzı; hatta parmak uçlarıdır. Ülkelerini yabancı topraklarda temsil etmekle görevlendirilen diplomatlar, dış politikanın sahada icra edilmesini sağlarken devletler arası ilişkileri özenle dokur, aşınan bağları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Bizim Yunus Yılı Açılış Töreni’nde yaptığı bir konuşmanın bir bölümü, Binali Yıldırım’ın dört yıl önce yaptığı konuşmayla aynıymış. Metin yazarları Erdoğan’ı kandırmış. İddia bu. Fakat hiç olur mu öyle şey! İddiaya prim verenler için konuya dair haberi, videoyu hemen aşağıya bırakıyorum, gerçekleri öğrenmek isteyenler için işin iç yüzü linkin altında…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iletişim kadrosunda çok sıkı bir evrimci var. Hatta en az bir. Ve evrimciliğini bilim kurgu kisvesi altında saklıyor takiyyeciler. Tehlikeli bir evrim sızmasıyla karşı karşıyayız. Bugüne kadar bir komplo teorisiydi bu fakat Erdoğan dün “Milli Uzay Programı”nı açıklarken gerçek gün gibi ortaya çıktı! Adnan Hoca’nın yokluğunu fırsat bilen evrimciler her yere
Bahçeli, Arınç’tan sonra şimdi de Kılıçdaroğlu’nun başını istiyor Erdoğan’dan. MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan Arınç’ı “ahmak” diyerek göndermesini istediği 24 Kasım konuşmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “acilen” hapse attırmasını istedi. MHP yönetiminde İYİ Parti lideri Meral Akşener’i de yargı yoluyla Meclis dışına atma çabaları öteden beri biliniyor. Erdoğan hukuk, ekonomi ve siyaset
Bir siyaset gazetecisi olarak cevap bulamadığım sorular arasındadır: Haziran 1996’da Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan, koalisyonu Doğru Yol Partisi (DYP) lideri Tansu Çiller yerine Anavatan Partisi (ANAP) lideri Mesut Yılmaz ile kurmuş olsaydı, Türkiye siyasi tarihi nasıl seyrederdi? Çünkü biliniyordu Yılmaz ile Erbakan’ın görüştükleri ve anlaşamadıkları. Anlaşmazlık konusu Yılmaz’ın iki bakanlığı Erbakan’a bırakmak istememesiydi: Maliye
Muhalefet değişmeden iktidar değişir mi? Bu sorunun en çok muhalefetteki parti yönetimlerini rahatsız edeceği açık. Ama hem dünya siyasetinde hem Türkiye siyasetindeki örnekler, özellikle de siyasette tıkanmanın olduğu dönemlerde değişimin muhalefetten başladığı, belki de başlaması gerektiğini gösteriyor.Bu soruyu son olarak Ayhan Bilgen gündeme taşıdı; Kars’ın seçilmiş ama şimdi tutuklanmış, il valisi yerine kayyum atanmış HDP’li