Türk Silahlı Kuvvetlerinin 19 Nisan akşamı Ankara’daki İran Ordu Günü davetinde üç tuğgeneral ile temsil edilmesi doğrusu benim için gecenin sürpriziydi; yüksek düzeyde katılım sayılırdı. Aralarında en kıdemli olan Millî Savunma Bakanlığı Harita Genel Müdürü Hurşit Ağırcan konuşmasında “bölge ülkelerinin, özellikle komşuların birlikte çalışma” zorunluluğunu vurguladı. İran Büyükelçisi Mohammad Farazmand ise İran İslam Cumhuriyetinin ABD
Ankara Rusya’nın Ukrayna’yı istilasında ateşkes sağlanabilmesi ve Türkiye’yi de tehdit edecek şekilde etrafa sıçramaması için devrede. Ancak ne Türkiye ne de diğer ülkelerin çabaları Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i yumuşatabiliyor.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 6 Mart’ta 1 saatlik telefon görüşmesinde Putin’i ateşkes ve insani koridor çabasına ikna etme gayreti de “Ukrayna Rusya’nın taleplerini kabul etmeden olmaz” duvarına
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile barışma ziyareti 14 Şubat Sevgililer Gününe denk geldi. Erdoğan BAE’de iken iki ülke arasında 13 işbirliği anlaşması imzalandı. Erdoğan ve Zayed kavga ve suçlamalarla geçen 9 yılın açısını çıkarıyor gibiydi.Anlaşmalar arasında BAE’ye Türk malı İHA ve SİHA satışı da vardı. Gelen bilgilere
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 22 Aralık’ta Cumhurbaşkanlığında ağırladığı Hahamlar İttifakı üyelerine şunları söyledi: “Türkiye-İsrail ilişkileri bölgemizin istikrarı ve güvenliği bakımından hayatidir. Tabii bu konuda özellikle sizlerin desteğini önemsiyorum. İşbirliğimizi geliştirmeye, yüksek potansiyelimizi daha iyi değerlendirmeye hazırız.”Tam adı İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı. Türk Yahudi Toplumunun (TYT) girişimiyle kuruldu. İlk toplantısını da 21-13 Aralık 2021’de İstanbul’da Conrad Otelinde
Yıllardır Birleşik Arap Emirlikleri ile kopuk durumda olan ilişkiler BAE veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın Türkiye ziyaretiyle yeniden ısınmaya başlıyor. Henüz resmî açıklama olmasa da dünya kamuoyunda MBZ olarak tanınan ve Türkiye’ye karşı hasmâne tutumuyla bilinen El Nahyan’ın 24 Kasım’da Türkiye’de olması ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesi bekleniyor. Bu ziyaret, BAE Ulusal
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kendisine karşı kurulan demokratik ittifakın baskısıyla 12 yıldır aralıksız sürdürdüğü görevini 13 Haziran itibarıyla bırakmak zorunda kaldı.Sok dakika haberlerini okuyunca Netanyahu’nun ne tür bir siyasetçi olduğunu bütün çıplaklığıyla anlamamı sağlayan bir tablo gözümde yeniden canlandı.Tel Aviv, Temmuz 2006. On Avrupa ülkesinden birer gazetecinin davetli olduğu bir tur için İsrail’deydim. (O zamanlar
İsrail siyasetini yakından takip edenler için 2 Haziran gecesi saatler geçmek bilmedi. 5 Mayıs’ta hükümet kurma görevini üstlenen Yesh Atid (Gelecek Var) partisi lideri Yair Lapid, kendisine tanınan sürenin dolmasına saatler kala Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’e koalisyon ortaklarının anlaştıklarını iletti. İsrail’in yeni hükümeti, aralarında İsrailli Arapları temsil eden Ra’am Partisi’nin (Birleşik Arap Listesi) de bulunduğu, sağ
Erdoğan-Biden görüşmesine doğru Türk-Amerikan ilişkilerinin son durumu, bana, William Shakespeare’in “Hamlet”e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği “Olmak ya da olmamak – işte mesele bu” tiradını hatırlatıyor.İnsanın ölüme dair tereddütlerini özetleyen bu tiradın, iki hafta sonra Amerika ile yaşayacağımız yüzleşmeyi yönetmenin güçlüğünü çok iyi tarif ettiğini düşünüyorum. Aslında, bu güçlük her iki taraf için de geçerli. Ancak,
“Yaptığı açıklamalar ilişkilerimize ilave ek yük getirse de”, her şeye rağmen Başkanı Joe Biden ile Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönemin arayışında olduğu sözleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan’ın 26 Mayıs’ta önde gelen 20 Amerikan şirketinin yöneticileriyle yapılan video-konferans sırasında söylendi.Toplantı, Türkiye’nin yeni ABD Büyükelçisi Murat Mercan ile ABD Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Myron Brilliant’ın girişimleriyle
Mayıs ayı başında, Kudüs’ün doğusundaki Şeyh Cerrah bölgesinde yaşayan Filistinlilerin evlerinden çıkartılmasıyla ilgili bir davanın ertelenmesiyle artan gerilim, aynı günlerde el Aksa camiinde ve çevresinde yaşanan olaylarla birlikte süratle Gazze Şeridi ile İsrail’in güneyi arasında yüksek yoğunluklu bir roket düellosuna dönüştü. Yaklaşık 10 gün süren karşılıklı bombardıman süreci sonunda Mısır’ın ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşması,