Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Merkez Bankası (MB) Başkanı dayanmıyor. Hatırlayacaksınız, bundan sadece dört ay kadar önce, 7 Kasım’da Erdoğan, Murat Uysal’ın MB Başkanı görevine son vermesi üzerine yazdığım yazıya da bu cümleyle başlamış ve ibret dolu bir fıkra anlatmıştım. Fıkrayı buradan tekrar okumanızı tavsiye ederim; kurtla kuzuyu aynı kafeste yaşatma iddiasındaki hayvanat bahçesi müdürünün kafese “ara
Sakin bir kahvaltı masasına oturma planı yaptığımız bu Cumartesi sabahına hepimizi çok yakından ilgilendiren İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasına ve TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasına ilişkin iki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yataklarımızdan fırlayarak kalktık. TCMB Başkanı (eski) Ağbal’ın fiyat istikrar politikası hakkındaki yazısı bu sebep yayınlanan uluslararası bir gazetecinin; “Türkiye’de güncel gelişmeleri takip eden gazeteci olmak çok
Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden çıkılacağı söylentileri dün (19 Mart) akşama doğru yoğunlaşmıştı. Gece yarısına kadar çalıştı gazeteciler. Kapılar duvardı, kötü bir şeyler döndüğü belliydi. Haber 20 Mart sabaha karşı yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle doğrulandı. Ama Merkez bankası Başkanlığına daha dört ay önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından atanan Naci Ağbal’ın Yeni Şafak gazetesinin manşet operasyonuyla görevden
Dört ay önce göreve gelen Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, dün gece Resmi Gazete’de yayınlanan kararla görevden alındı. Ağbal’ın görevden alınması, Merkez Bankası’nın faiz kararının ve Yeni Şafak gazetesinin attığı “Bu operasyonu kim adına çektiniz” manşetinin ardından geldi. Ağbal’ın yerine Yeni Şafak yazarı, eski AKP milletvekili Şahap Kavcıoğlu atandı. Ağbal, geçtiğimiz yıl kasım ayında görevden
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2 Mart’ta açıkladığı Eylem Planı ne kadar insan hakları reformu sayılırsa, 12 Mart’ta açıkladığı da o kadar ekonomide beklenen yapısal reform sayılır.Erdoğan’ın 2 Mart’ta açıkladığını Yargıda İdari Reform adı altında söylese daha doğru bir karşılığı olurdu. Ama giriş kısmına BM’nin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesindeki maddeleri ilk defa kendi söylüyormuş gibi ekleyerek aslında
2020 yılında yüzde 1,8 büyüme kaydeden Türkiye, pandemi sırasında ekonomisi pozitif büyüyen birkaç ülkeden biri oldu. Büyüme performansı, öncelikle 2020 yılında uygulanan aşırı kredi büyümesi ve düşük faiz oranı politikalarının bir sonucuydu. Ancak, TL üzerindeki baskılar ve bu baskıları telafi etmek için Merkez Bankası rezervlerinin satışının 2021’e mirası, daha fazla kırılganlık oldu. Ekonomik görünüm, bu
Enflasyonu tartışırken, her daim konuya kısa vade büyümeden vazgeçmek ve bir bedel ödemek olarak yaklaşıyoruz. Gerçekten durum bu mu? Rakamlara daha detaylı bakarsak, Türkiye ekonomisinin enflasyon konusunu çözmeden kısa vadede dahi istihdam yaratan bir büyüme sağlayamadığını net şekilde görebiliriz. Dolayısıyla konu enflasyonla mücadele ise, kısa vade fedakârlık ile cümleye başlamak yanıltıcı olabilir. “Varsın enflasyon yüksek
Uzmanlık alanı para politikası olan bir iktisatçı için sürdürülebilir büyüme yolunda yapılması gereken ilk şey şüphesiz fiyat istikrarıdır. Türkiye ekonomisi ile ilgili yorumlarımın dönüp dolaşıp enflasyonda düğümlenmesinin sebebi de bu. 2020 yılının getirdiği bütün trajedi ve kayıpları bir kenara bırakırsak, geçtiğimiz senenin bize sağladığı ender faydalardan bir tanesi “fiyat istikrarı” gibi soyut bir kavramı somutlaştırması oldu.
Merkez Bankası 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranı 475 baz puan artırarak politika faizi yüzde 10.25’ten yüzde 15’e yükseltildi. Selva Demiralp faiz kararını yorumluyor: Geçtiğimiz hafta hükümet kanadından gelen net sinyaller ışığında Merkez Bankası’ndan bugün gelen faiz artışı beklentilere paraleldi. Bu karar, uzunca bir süredir yürütülmeye çalışılan düşük faiz- güçlü TL politikasından ayrılışımızın
Merkez Bankası beklenen faiz kararını açıkladı. 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranı 475 baz puan artırıldı. Politika faizi yüzde 10.25’ten yüzde 15’e yükseltildi. Banka tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 10,25’ten yüzde 15’e yükseltilmesine, Tüm fonlamanın temel politika aracı olan bir hafta vadeli