Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma kuruluşları Rawest ve Kurdish Studies Center ve İzmir merkezli Bayetav tarafından ortaklaşa düzenlenen çalıştaya, siyasi partiler, iş ve sivil toplum örgütleri, araştırma kuruluşları ve medyadan 60 kadar isim katıldı. Son zamanlarda katıldığım fikir çeşitliliği ve tartışma kalitesi en yüksek bu
MHP lideri Devlet Bahçeli günün bombasını patlattı: İmralı’ya kimse gitmezse kendisinin gideceğini, adını anmadan PKK lideri Abdullah Öcalan ile bir masa etrafında konuşmaktan çekinmeyeceğini söyledi. Bahçeli, bu açıklamayı yine kritik bir zamanda yaptı. Bahçeli’nin bu açıklaması, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ilk kez 30 Ağustos 2024 Zafer Bayramı konuşmasında söylediği “iç cepheyi tahkim” hedefi çerçevesinde, bir ay
Londra’dan baktığınızda Suriye denkleminde ortaya çıkan manzara şu: Ankara, tüm hatalarına ve iniş çıkışlarına rağmen sahada “faydalı ve akıllı” bir aktör olarak görülüyor; aynı cümleyi Tel Aviv için kurmak ise diplomasinin kapalı kapıları ardında bile pek mümkün değil. Bu kanaat, geçen hafta King’s College London’da konuşmacı olduğum “Rivals, Partners or Spoilers? External Actors in a
10 Kasım Pazartesi günü Beyaz Saray’da gerçekleşen sahne, Orta Doğu siyasetinin son on yılındaki en dikkat çekici diplomatik anlarından biriydi. ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, kameralar önünde tokalaşırken, bu görüntü yalnızca iki ülke arasındaki uzun süredir kopmuş ilişkilerin onarılmasına değil, aynı zamanda Suriye iç savaşının ardından şekillenmekte olan yeni
ABD Başkanı Donald Trump’ın 10 Kasım’da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Beyaz Saray’daki görüşmesi hem Suriye hem de Ortadoğu’nun geleceği açısından yeni gelişmelere gebe. Bu görüşmenin bir aşamasına Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katılması uluslararası ilişkilerde pek rastlanan bir durum değil ve Suriye’nin geleceğinde Türkiye’nin ağırlığını koruduğunu ve Suriye’nin yeniden kuruluşunda Türkiye’nin etkisini artıracağını gösteriyor.
Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin ABD Merkezi Komutanlık (CENTCOM) generalleriyle basketbol oynarken görüntüleri, Şeybani tarafından 9 Kasımda sosyal medyada yayıldı. İki gün önce BM Güvenlik Konseyi, daha önce yaptırımlara önayak olan ABD’nin önerisiyle (Çin’in çekimser oyuna karşı) 14 oyla Şara üzerindeki terörist ilan edilmesiyle getirilen yaptırımları kaldırmıştı. ABD Şara’yı 8
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum, Habertürk’te Fevzi Çakır’ın sorularını yanıtlarken kuşkusuz Beştepe’nin oluşum aşamasındaki yol haritasını tartışmaya açıyor, kamuoyunu da önümüzdeki yoğun gündeme hazırlıyordu. Aslında Uçum perdeyi bir önceki hafta, sürecin tamamlanması için özel geçiş dönemi yasasının gerektiği söyleyerek açmıştı. Söyleşinin medyadaki yankıları birkaç başlık altında toplanabilir: 1- İçinde bulunduğumuz sürece Kürt sorununa
Türkiye’nin PKK ile yürüttüğü barış süreci, kırk yıllık yıkıcı çatışma döngüsünü sona erdirme potansiyeline sahip. Ancak kalıcı bir barış inşa edebilmek için göz ardı edilemeyecek bir gerçek var: Kuzey Suriye’deki Kürt meselesi çözülmeden, Türkiye’deki barış sürecinin sağlam bir zemine oturması mümkün değil. Suriye’de bölgesel güç rekabeti Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde hem sınır güvenliği gerekçesiyle hem de









