Son yıllarda ortaya çıkan, son aylarda uluslararası siyaset lisanında giderek daha çok kullanılan bir kavram var: “lawfare”. İngilizce “law-hukuk” ve “warfare-savaş” kavramlarından türetilmiş bir bileşik isim. Wikipedia bunu yanlış olarak “hukuk savaşı” veya “hukuki savaş” olarak çevirmiş. Oysa “hukuk savaşı” olumlu bir kavram; adalet için verilen hukuk mücadelesini çağrıştırıyor. Lawfare ise tam tersi. Cambridge sözlüğü,
Londra’dan baktığınızda Suriye denkleminde ortaya çıkan manzara şu: Ankara, tüm hatalarına ve iniş çıkışlarına rağmen sahada “faydalı ve akıllı” bir aktör olarak görülüyor; aynı cümleyi Tel Aviv için kurmak ise diplomasinin kapalı kapıları ardında bile pek mümkün değil. Bu kanaat, geçen hafta King’s College London’da konuşmacı olduğum “Rivals, Partners or Spoilers? External Actors in a
Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelirken Gürcistan topraklarında 11 Kasım’da düşen uçakta şehit olan 20 askerin cenazeleri bugün, 14 Kasım’da Ankara’da yapılan tören ardından geride çok soru bırakarak toprağa veriliyor. Diğer sorulara girmeden önce en insani ve vicdani soruyu soralım: • Yaşlılıktan ölen Suudi Kralı için üç gün milli yas ilan eden hükümet, milleti gerçekten yas havasına sokan
“İBB iddianamesi çıktı. İki bin, üç bin sene ile Ekrem Başkan yargılanıyor. Nasıl olacak bu barış? Olmaz!” Bu sözlerin sahibi herhangi biri değil; Türkiye’nin en büyük nüfuslu, İstanbul’un Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer. Sosyoloji ve felsefe profesörü. Kürt ve Kürt sorununu çalışan bir akademisyen; AK Parti iktidarının 2012-2015 PKK ile diyalog sürecinde halkı ikna
Son bir haftadır Çin’in sokaklarındayım; bir hafta daha kalacağım. Sadece resmi toplantı salonlarında değil, sokak tezgâhlarının başında pazarlık yaparken, gece yarısı Moutai kadehleri eşliğinde yapılan uzun sohbetlerde, laboratuvarlarda, limanlarda, fabrikalarda, üniversitelerde, askeri yetkililerin brifinglerinde… Onlarca iş insanı, general, akademisyen, danışman ve bürokratla konuştum. Çin’i dışarıdan okumak kolaydır; içeriden okumak cesaret ister. 1989’dan bu yana bu
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in “Ekrem İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü” iddianamesi dünya siyasi davalar tarihine geçmeye aday bir belge olarak 11 Kasım’da yayınlandı. İddianamedeki yolsuzluk iddialarının bir kısmı, cep telefonu sinyallerinin (HTS) aynı bölgede olması gibi ikincil bilgilerle doğrulanmış sayılan, bol miktarda “olmuş, duydum” sözcüklerinin gözlendiği gibi tanık ifadelerine dayansa da ciddiyetle ele alınmayı
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, 11 Kasım’da Azerbaycan’dan havalandıktan sonra Gürcistan topraklarına düşen askeri nakliye uçağında 20 askerin şehit olduğunu duyurdu. Açıklama, Milli Savunma ve İçişleri Bakanlığı ekiplerinin Gürcistan ve Azerbaycan ekipleriyle ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonrası yapıldı. Şehit olan askerlerin kimlikleri belirlendi. (*) Ancak 4 kişilik uçuş ekibi dahil 20 askeri taşıyan C-130 tipi nakliye
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği Ekrem İmamoğlu hakkında, binlerce yıl hapis ve siyaset yasağı isterken CHP’yi, partilere kapatma davası açma yetkisine sahip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar etti. Gürlek, 11 Kasım’da İstanbul, Çağlayan Adliyesinde düzenlediği basın toplantısı ile 3379 sayfalık İmamoğlu iddianamesini açıkladı. Buna göre İmamoğlu
10 Kasım Pazartesi günü Beyaz Saray’da gerçekleşen sahne, Orta Doğu siyasetinin son on yılındaki en dikkat çekici diplomatik anlarından biriydi. ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, kameralar önünde tokalaşırken, bu görüntü yalnızca iki ülke arasındaki uzun süredir kopmuş ilişkilerin onarılmasına değil, aynı zamanda Suriye iç savaşının ardından şekillenmekte olan yeni









