Ortadoğu’nun siyasi haritası değişti; ülke sınırları kâğıt üzerinde aynı kaldı ama artık yeni dengeler ve roller geçerli; ezberler altüst oldu. Geride, füzelerle yerle bir edilmiş ama henüz akıl ve işbirliğiyle yeniden kurulamamış bir bölgesel boşluk kaldı. Bu boşluğun yönetimi ise artık birkaç ülkenin değil, yalnızca iki aktörün üzerinde dönüyor: İsrail ve Türkiye. İsrail kaba gücüyle
CHP yönetimi iki cephede aynı saldırının altında. Hem dışarıdan hem içeriden ve iki cephe de ümidini ilk aşamada 30 Haziran’da görülecek 2023 kurultay iptaline bağlamış durumda. İki cepheden saldırının da özü aynı: Seçimi kaybedenlerin, seçimi kazananların koltuğunu altından yargı kararlarına bel bağlayarak elde etme mücadelesi diye özetlenebilir. CHP-dışı/CHP içi CHP dışından kaynaklanan mücadelenin hedefi İstanbul
Son haftalarda İsrail’in İran’a yönelik doğrudan saldırıları, İran’ın karşı saldırıları, ABD’nin nükleer tesisleri hedef alan operasyonları ve Devrim Muhafızları komutanlarının ölümüne kadar varan çatışmalarla gerilim zirveye tırmanmıştı. ABD Başkanı Donald Trump’ın sabahın ilk saatlerinde ilan ettiği sürpriz ateşkes ve “barış” çağrısı, sahada olduğu kadar Tahran’ın koridorlarında da taşları yerinden oynattı. İran, tarihi boyunca birçok devrime,
Now TV muhabiri Beril Ötkan 22 Haziran Pazar günü Ankara, Küçükesat Pazarında esnaf ve vatandaşla röportaj yapıyor. Konu hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı. Bir bakıyor ki tanıdık bir siyasi, Mustafa Varank da eşiyle alışverişte. Önceki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, şimdi AK Parti Bursa Milletvekili ve TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
İranlı kadınlar, yıllardır sadece rejimin değil, savaşın, sessizliğin ve erkek egemen düzenin karşısında dimdik duruyor. 2025 Haziran’ında Ortadoğu yeniden sıcak bir savaşın eşiğindeyken, İranlı kadınlar ve kadınların mücadelesi bir kez daha tarihin en çetin sınavlarından birini veriyor. Bu satırları yazarken aklımda yalnızca onların öfkeleri değil; cesaretleri, yalnızlıkları ve inatları da var. Hem geçmişin yükünü, hem
ABD’nin İsrail’in isteği üzerine İran’ı vurdu. ABD’de Missouri’deki Whiteman üssünden kalkan B-2 ağır bombardıman uçakları, Afganistan saldırılarını da aşan uzaklıkta, havada yakıt ikmaliyle 37 saatlik uçuşla 6 sığınak delici bombayı İran’ın İsfahan, Natanz ve Fordo’daki üç nükleer tesisi üzerine bıraktı. Hem Avrupalı liderler hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’ı müzakere masasına döndürmek için ikna etmesini bekler,
Öncelikle şunu belirtmeli: ABD Başkanı Donald Trump 22 Haziran İran saldırısıyla inisiyatif almadı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun çizdiği hatta ilerleyerek, kendi üslûbunca, kişisel karakteri ve ABD’nin iç siyasetinin dengeleri doğrultusunda hareket etti. Elbette, buradan kendine bir “dünya liderliği” parsası çıkaracaktır. Ancak, gerçek “güdüldüğü” yönde giderek bu adrese çıktığıdır. İran’ın bu aşamada nükleer kaynaklarının bir kısmını,
Gazeteci Fatih Altaylı, 22 Haziran’da İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından “Cumhurbaşkanını tehdit suçlamasıyla tutuklandı. Altaylı 21 Haziran akşamı evine gelen polisler tarafından gözaltına alınmış ve 20 Haziran’daki bir video yayınında, Osmanlı hanedanı döneminde bazı Padişahların “boğulduğu, suikasta kurban gittiği, boğazlandığı, intihar süsü verildiğini” hatırlatıp o yüzden “Türk halkının seçme hakkının elinden alınmaması” gerektiğini söyleyerek
Birinci haftası geride kalan İsrail ile İran arasındaki savaş derin kaygı uyandırıyor. Korkulan oldu ve ABD’de savaşa katıldı. Senaryolar çeşitli. Savaşın ne kadar süreceği, nasıl sonuçlanacağı İran nükleer programı etrafında gelişen tartışmayı aşmış durumda. Rejim değişikliği gündemde. İran’ın kritik tesisleri, hedefleri vuruluyor. Şehirleri bombalanıyor. Sivil kayıpları artıyor. İran’ın üst düzey komutanları tek tek öldürülüyor. İran