30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Bağımsızlık Savaşımızın son perdesi olan Büyük Taarruzun 1922’de tamamlandığı gün olarak kutluyoruz. O zafer sonrasında ilan edilen Cumhuriyetimizin bir asrını geride bırakmışken zaferin kime ve neye karşı kazanıldığını hatırlamak ve bununla yüzleşmek zorundayız. Zafer sadece işgalci düşmanlara karşı değil, aynı zamanda işgalcilerle işbirliği içindeki iç düşmanlara karşı da kazanılmıştır. Vatan yahut
19 Mayıs 1919 Türkiye’nin Türkiye olması tarihinin dönüm noktasıdır. Bazı askeri tarihçiler Kurtuluş Savaşının başlangıcını 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi, silah bırakışma anlaşması olarak alırlar. Aslında silah bırakan, bıraktırılmak istenen sadece Osmanlı idaresindeki Türk ordusudur. Ordudaki direniş silah bırakmayı reddetme, saklama şeklinde başlamıştır. Kimi tarihçiler direniş ruhunun aslında 1915 Çanakkale’de ateşlendiği gerçeğinden yola çıkarak Çanakkale’yi
Avrupa bütünleşme sürecine ivme sağlayan önemli liderler oldu. Avrupa Komisyonu’nun eski başkanlarından Jacques Delors bunlardan biriydi. Delors’lu yıllara Avrupa bütünleşme sürecinin “altın çağı” olarak atıfta bulunanlar haksız sayılmaz. Avrupa’nın inşası sürecinde Delors’un oynadığı rol büyük. Bir barış ve refah projesi olarak AB’nin yükselmesinde ikinci nesil Avrupalı liderlerin önde gelen bir temsilcisiydi Delors. Jean Monnet gibi
Soğuk Savaşının icrasında rol alan kişileri eleye eleye bire indirseniz karşınıza çıkacak isim Henry Kissinger olurdu. 29 Kasım’da Connecticut’taki evindeki ölümüyle İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan “yeni dünya” düzeninin sonunun da geldiğini var sayabiliriz. Covid-19, Rusya-Ukrayna ve İsrail-Hamas zincirlemesiyle çatırtıları duyuyoruz zaten. Geçen 20 Temmuz’da 100 yaşına rağmen Çin’e gitti. Hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen
Anadolu Ajansı, Cumhuriyetin ilanının 100. yılı kutlamaları çerçevesinde 1918 Mondoros Mütarekesi’nden başlayarak 1923’te Cumhuriyetin ilanı ile sonuçlanan 5 yılı bir grafik çalışması ile görselleştirdi. İstiklal Savaşı sürerken 6 Nisan 1920’de henüz TBMM kurulmamışken Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla, Yazar Halide Edip (Adıvar) ve gazeteci Yunus Nadi tarafından kurulan Anadolu Ajansı, Cumhuriyet’in 100. yılı vesilesiyle işgalden cumhuriyetin
30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Bağımsızlık Savaşımızın son perdesi olan Büyük Taarruzun 1922’de tamamlandığı gün olarak kutluyoruz. Bugün Cumhuriyetimizin 100’üncü Yılını kutlamaya hazırlandığımız günlerde Zaferin kime ve neye karşı kazanıldığını hatırlamak ve bununla yüzleşmek zorundayız. Türkiye’de kitleleri vatan kavramıyla tanıştıran Namık Kemal oldu. “Vatan Yahut Silistre” eserinin sahnelenmesi ve halktan büyük ilgi görmesi üzerine Payitaht tarafından
Bağımsızlık savaşını kazanmış Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğunun devamı olarak tanınmasını sağlayan Lozan Antlaşması 24 Temmuz 2023’te 100 yaşına bastı. Üç ay sonra, 29 Ekim’de yönetim şekli Mustafa Kemal Atatürk tarafından Cumhuriyet olarak ilan edilecekti; Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını üç ay sonra kutlayacağız. Lozan Antlaşması, uluslararası planda Türkiye Cumhuriyeti’nin “tapu senedi” olarak kabul edilir ama daha imzalandığı günden
Bugün, 2 Temmuz 2023, Sivas katliamının 30’uncu yılı. Otuz yıl önce bugün Sivas’a Pir Sultan Abdal Şenlikleri için gelip Madımak Oteline yerleşen 33 sanatçı ve kanaat önderi ve 2 otel çalışanı, “Kahrolsun laiklik”, “Yaşasın şeriat” ve benzeri sloganlarla oteli ateşe veren saldırganlarca öldürüldü. Aralarında iki arkadaşım, Yarın dergisinde şiirlerini bastığımız Behçet Aysan ve karikatürist Asaf
Türkiye’den başka parlamentosunu bağımsızlık savaşını kazandıktan sonra değil, bağımsızlığını kazanma savaşı için kurmuş kaç ülke sayabilirsiniz? Bugün Türkiye’nin işgalci güçlere ve onların iktidar koltuğunda oturan işbirlikçilere karşı verdiği Kurtuluş Savaşını kazanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920’de kuruluşunun 103. Yıldönümü; kutlu olsun. 103 yıl önce Mustafa Kemal (Atatürk) önderliğindeki kurucu kadrolar TBMM’yi oluştururken anlar
Türkiye İşçi Partisi (TİP) lideri Erkan Baş 1979 Batı Berlin Doğumlu. Soğuk Savaşta Batı Almanya’ya yerleşen yüzbinlerce Türk’le aynı kaderi paylaşan, Yugoslavya’dan iş bulmak için Batı Berlin’e göç eden Boşnak bir ailenin çocuğu. Erkan Baş ve ailesi, Osmanlı’nın son döneminden itibaren Türkiye’ye hicret eden binlerce Rumeli Müslümanı gibi Almanya’dan İstanbul’a geldi. Bayrampaşa’ya yerleştiler, orada büyüdü.