Önceden söyleyeyim: “Batı kendini batırırken Çin Batının ekonomi-politik putlarını kırıyor” demek, ne Komünist Parti yönetimindeki Çin’e övgü, ne kendi değerlerini batırmakta olan Batının halinden memnuniyet duymak anlamına geliyor. Bu yazı daha çok 21’inci yüzyılın ilk çeyreğini bitirirken geldiğimiz ve aşmak üzere olduğumuz eşiğin fotoğrafını çekme gayretidir. Batı kendi kurallarını çiğnerken Son örnekten başlayalım. Fransa’da Michel
Türkiye’nin göçmen, mülteci ve yabancı politikalarını, özellikle de vatandaşlık sürecini herkes gibi ben de uzun bir zamandır kaygıyla izliyorum. Şeffaflık eksikliği, belirsiz istatistikler ve izlenen politikanın hangi amaca hizmet ettiğinin net bir şekilde açıklanmamış olması, bu sürecin dünyanın en kötü örneklerinden birine dönüşmesine neden oluyor. Kolayca verilen vatandaşlık Geçtiğimiz yaz Como’daki bir uluslararası toplantıda, Maronit
Neresinden bakarsanız bakın, Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumu, moral bozucu bir tablo sunuyor. Bırakın AB müktesebatının gereği olan tam üyelik müzakerelerini (ki bu konuda yaprak kımıldamıyor) Brüksel ile tüm ilişkiler adeta durma noktasına gelmiş durumda. Beş yıl önceki statükoya dönmek bile başarı sayılacak neredeyse. Gümrük Birliği modernizasyonu, serbest vize rejimi, finans kanallarının açılması, dış politika ve
Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) 1957’de Roma Antlaşması ile altı devlet olarak kurulmasından başlayarak, çevresindeki benzeri bölgesel kuruluşları tabir caizse birer ikişer yutarak, kıtada ve ötesinde AB adı altında ve bir bütünleşme süreci hedefiyle devasa bir ekonomik ve siyasi güce erişti. Aynı genişleme dinamiğini, Avrupa’da ve dünyada başka birlikteliklerde de görüyoruz. Bunlar arasında 1949’da ABD ve
Türkiye’nin BRICS üyeliği ve Avrupa Birliği (AB) hedefi etrafında güncel tartışma konusu olan açıklama ve yorumları okuduğumda, internette kurumsal web sitelerine yeniden bakma ihtiyacı hissettim. Bir tarafta beş bayrak gördüm – Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın bayraklarını. Ayrıca, “Küresel Güney boyunca destek toplayan bölgesel entegrasyon” başlığını taşıyan, iki elin avuçlarında yer almış bir
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarının 29 Ağustos’taki gayrı resmî “Gymnich” toplantısına katılmasının hemen öncesinde AB Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Birliğin Türkiye’ye yönelik ortak düşüncesini nihayet açıkladı. AB’nin Türkiye’yi 5 yıl aradan sonra ilk kez davet edildiği toplantı öncesi Borrell’in verdiği mesaj Fidan’a pek de sıcak bir “Hoş geldin”
Avrupa Birliği, bilindiği gibi, önce Ortak Pazar adıyla altı devletle kurulduğu 1957’den bu yana, halihazırdaki birçok sorununa rağmen son 70 yılda büyük bir ilerleme gösterdi. Hem derinleşme, hem de genişleme şeklinde gerçekleşen bu ilerleme, bir aşamanın diğerini hazırlamasını öngören ve adım adım ilerleyen “incrimental” bir yöntemle gerçekleşti. Bugün Avrupa kıtasının büyük bölümünü kapsayan demokrasi, özgürlük,
Özgür Özel CHP’yi dış politikada önce çıkarması hem Türkiye’ye dışarıda ayrı bir görünüm vermeye hem de AK Partide yankı bulmaya başladı. Bunun ilk örneğini Özel’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a diyalog çağrısında bulunması ve Erdoğan’ın kapıyı açmasıyla başlayan ilk görüşmede, 2 Mayıs’ta görülmüştü. Özel, Erdoğan’a dış politikada kendilerine de bilgi verilirse CHP’nin de Türkiye’nin çıkarına gördüğü konularda
“Avrupa’nın Son Günleri” İstanbul’daki bir sahaftan aldığım kitabın başlığı. 1946 Egloff Paris basımı. Yazarı, Romanya’nın eski Dışişleri Bakanlarından Grigore Gafencu. 1939 yılında gördüklerini kaleme almış, bir diplomatik yolculuğunda, savaş öncesinin bakışıyla zihnine kazılanları. Gafencu, önsözünde, “olayların baş döndürücü niteliğinin dünyayı sarstığı bir anı diplomatik bir takdimle dile getirmenin nasıl gerçek dışı imgeler yaratabileceğini biliyorum. Savaş
Dış ilişkilerde uygulanan temel politikalardan biri mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesidir. Size yapılan bir davranışa benzer şekilde karşılık vermektir. Bunu sadece olumsuz bir şekilde değerlendimek yanlış olur. Bazen de bir jest yapar ve karşılığını beklersiniz. O jestin karşılığı hemen gelmese bile en azından kayda geçer ve ileride kullanma ihtimaliniz olur. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasından sonra