Cenevre, 17-18 Mart’ta bir kez daha yüksek profilli bir müzakere süsü verilmiş ama aslen hiçbir ilerleme kaydetmesi beklenmeyen bir uluslararası toplantıya ev sahipliği yapacak. “Gayriresmî” Kıbrıs görüşmeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres öncülüğünde, Kıbrıs’taki iki tarafın liderlerini ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ı bir araya getirecek. Resmî olarak davet edilmese de Avrupa
Bir süredir Avrupa’yı yeniden konuşuyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik hedefini de vurgulamayı ihmal etmiyoruz. Üstelik Avrupa’yı mevcut durumundan ancak bizim kurtarabileceğimizi düşünerek. Geleceğin inşasına ortak olalım istiyoruz. Jeopolitik vurgular söylemimize egemen durumda. Gerisi nasılsa kendiliğinden gelir anlayışındayız. Ne de olsa içimiz dolu, on yılların deneyimiyle zorlu yolun yarattığı düş kırıklıkları var. Öfke duyuyoruz. Suçluyoruz. Güvenmiyoruz.
NATO yetmiş yılı aşkın bir süredir Batı güvenliğinin temel taşı olmuş, çeşitli çatışmalarda yaşanan gerilemelere rağmen yeni bir dünya savaşını önlemiştir. Ancak Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönmesi ve Amerika’nın ittifaktaki rolünü açıkça sorgulamaya başlamasıyla birlikte NATO’nun geleceği giderek daha belirsiz bir hal aldı. Avrupa ABD olmadan kendini savunabilir mi? Türkiye bu değişen güvenlik ortamında
Soğuk Savaşın bitişiyle birlikte yeniden inşa ve kalkınma için ortaklaşa yatırım bankası kuran Avrupa ülkeleri ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa’yı Rusya’ya karşı yalnız bırakma tehditleri sonucu güçlerini bir silahlanma bankası kurmak için birleştirmeye hazırlanıyor. Trump’ın Rusya’ya karşı şimdiye dek desteklediği Ukrayna’yı ortada bırakması, korumak için madenlerini istemesi gibi gelişmelerle Avrupa artık ABD’yi güvenilir bir ortak
“Cin şişeden çıktı ve geri koymanın bir yolu yok.” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İngiliz Financial Times gazetesine yaptığı açıklamalarda söylediği bu cümle Türkiye’nin ABD Başkanı Donald Trump’ın son birkaç haftadır yaptığı çıkışlarla değişen küresel jeopolitiğe nasıl baktığını özetliyor. Bu cümlenin bir öncesinde “Türkiye, NATO’nun dağılması halinde oluşacak yeni Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçası olmak isteyecektir”
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, küresel jeopolitiği aniden değiştirdi. Yönetiminin Önce Amerika (America First) doktrinini yeniden uygulamaya koyması, NATO’da ABD taahhütlerini azaltmaya yönelik tehditleri ve Avrupa ülkelerine kendi savunmalarının finansal yükünü üstlenmeleri için baskı yapması, Avrupa Birliği’ni bir yol ayrımına getirdi. Avrupa uzun süredir “stratejik özerklik” kavramını tartışıyor olsa da, ABD’siz bir NATO ihtimali artık
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın değişen küresel koşullarda Avrupa güvenliğinin Türkiyesiz düşünülemeyeceği çağrısında bulunması ardından Türk iş dünyasından da benzeri bir çağrı geldi. Dış Ekonomik İlişkiler Konseyinin (DEİK) Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, gelinen koşullarda “Türkiyesiz Avrupa güvenliği gibi Türkiyesiz Avrupa ekonomisinden bahsedilemeyeceğini, ilişkilerde yeni bir hikaye yazma zamanının geldiğini söyledi. Yazılı açıklamasında Rusya-Ukrayna
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 24 Şubat kabine toplantısı ardından, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin arasında sıkışan Avrupa Birliği yetkililerini sinir edecek bir çıkış yaptı. Erdoğan’a göre “geçtiğimiz yüzyılın albenisi en yüksek ideolojisi olan liberal demokrasi ciddi bir krize ve darboğaza” girmiş, siyasetteki boşluğu “aşırı sağcı demagoglar” doldurmaya başlamıştır, Avrupa yeni bir “can
ABD’de Donald Trump’ın yeniden Başkan seçilmesi ardından Rusya ile beklenen yakınlaşma ve Avrupa Birliği ile beklenen uzaklaşma beklenenden çok daha hızla ilerlemeye başladı. Bunun son ve en saklanması mümkün olmayan göstergesi Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Christoph Heusgen’in 16 Şubat’taki kapanış toplantısını gözyaşları içinde bitirmesi oldu. Heusgen, “(ABD) Başkan Yardımcısı JD Vance’in (14 Şubat) Cuma
Hükümetin yeşil ve gri pasaportu aşırı kullanımla, bu pasaport sahiplerinin yurtdışı seyahatlerinde Türk vatandaşlarına uygulanan vizeye tabi olmamasını sağlama uygulamasına Avrupa Birliği karşı önlem geliştiriyor. Bu uygulamayla AB üyesi ülkeler ile İsviçre, İzlanda, Norveç ve Lichtenstein’a halen vizesiz seyahat edebilen yeşil ve gri pasaportlu Türk vatandaşları 2025’in ilk yarısından itibaren bu ayrıcalıklarını yitirmesi amaçlanıyor. Sözcü