Birleşik Krallık Başbakanı Keith Starmer’in 27 Ekim’de, Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Friedrich Merz’in ise 30 Ekim’de ülkemize yapmış oldukları resmi ziyaretler Avrupa’nın Türkiye’ye bakış penceresinde demokrasiden güvenliğe geçiş yorumlarına zemin oluşturdu. Diğer yandan, AB’nin resmi internet sitesinde Birliğin genişleme sürecine ilişkin bilgi verdiği ifade olunan “2025 aktüel durum” başlıklı bir açıklama çerçevesinde yer alan AB
Bazı konuları anlamak kolay olmuyor. Hele bunların bir kısmı bizleri doğrudan etkilese de gerisinde nelerin yattığını bilmek her zaman mümkün değil. Avrupa Birliği ile vize sorunumuz bunlardan biri. Bu hususta Devletin yeterince saydam olmadığı ileri sürülüyor. Ancak biraz dikkatli inceleme yapıldığında Devlet kurumlarının açıklamalarının yeterince aydınlatıcı olabildiği görülüyor. Bunun için sadece takipte bulunmak gerekir. Örneğin
Yüzünü yıllardır Batıya dönmüş olan Türkler neredeyse elli yıldır vize engeliyle karşı karşıya kalıyor. Herkesin genelde olumlu- olumsuz bir vize hikayesi vardır. Sıkıntılar artık had safhaya gelince Avrupa Birliği bir adım attı. AB’nin vatandaşlarımıza yönelik geçtiğimiz hafta aldığı kısa süreli (Schengen) vize başvurularında daha olumlu bir yaklaşımda bulunma kararı (1) birçok kesim tarafından memnuniyetle karşılanırken
Kıbrıs meselesi, onlarca yıldır kavramsal tuzaklara sıkışmış bir diplomasi başlığı olmaktan öteye gidemedi. Kıbrıs’ta “İki bölgeli, iki toplumlu federasyon”, “iki egemen devlet”, “konfederasyon” gibi kavramlar, çözümün kendisi değil, çözümsüzlüğün terminolojik kılıfları haline geldi. Bugün artık mesele “nasıl adlandırılacağı” değil, “neyin gerçekten işleyebileceği” meselesidir. Bu bağlamda, 16–17 Temmuz 2025 tarihlerinde New York’ta düzenlenecek genişletilmiş gayri resmi
Dünya kamuoyunun dikkatini İsrail-İran geriliminin tırmanışı, Ukrayna’daki yıpratıcı savaş ve Çin-ABD arasındaki jeostratejik rekabet gibi büyük güç mücadelelerine çevirdiği bir dönemde, küresel gündemin gölgesinde kalan ancak bölgesel istikrar açısından son derece belirleyici bir diplomatik süreç sessizce ilerliyor: 17 Mart’ta Cenevre’de başlayan ve Temmuz ayında New York’ta sürdürülmesi planlanan gayri resmi Kıbrıs müzakereleri. Her ne kadar
Birinci haftası geride kalan İsrail ile İran arasındaki savaş derin kaygı uyandırıyor. Korkulan oldu ve ABD’de savaşa katıldı. Senaryolar çeşitli. Savaşın ne kadar süreceği, nasıl sonuçlanacağı İran nükleer programı etrafında gelişen tartışmayı aşmış durumda. Rejim değişikliği gündemde. İran’ın kritik tesisleri, hedefleri vuruluyor. Şehirleri bombalanıyor. Sivil kayıpları artıyor. İran’ın üst düzey komutanları tek tek öldürülüyor. İran
Avrupa Parlamentosu 7 Mayıs’ta Strasburg’daki oturumunda Türkiye raportörü Nacho Sánchez Amor’un raporunu oy çokluğu ile onayladı. Rapor esasında 2018 yılından bu yana benzer şeyleri söylüyor. Türkiye’nin terör yasası, polis teşkilatının Avrupalı makamlar ile uyumlu çalışmaması, ifade özgürlüğü ve siyasi tutuklamalar nedeniyle demokratik standartlarının çok düştüğünün altını çizen rapor bu şartlar altında Türkiye’nin değil Avrupa Birliği
9 Mayıs Avrupa’nın Doğusu ve batısında iki ayrı adla anılıyor. Avrupa’nın Batısında 9 Mayıs Avrupa’nın Birliği günü, Avrupa Birliği’nin AB temellerinin atıldığı tarih olarak anılıyor. Bugün Avrupa marşı ilan edilen Beethoven’in 9’uncu Senfonisi eşliğinde AB ülkelerinde kutlanıyor. Avrupa’nın Doğusunda ise Müttefik orduların Berlin’e girip İkinci Dünya Savaşının Avrupa’da sona erdirişinin, Faşizme ve Nazizme karşı kazanılan
Alexandre Kojève belgeseli, 4 Haziran 1968’de Brüksel’de katıldığı Ortak Pazar toplantısının ses kaydı ile başlıyor. Kojève konuşuyor: Ortak ticaret politikasında üye ülkelerin etkili adımlar atmaları gerektiğini, kararların ayrı ayrı değil, tek bir merciden alınması lazım geldiğini anlatmaya çalışıyor. Sonra sessizlik. Toplantıdakilerden “doktor çağıralım” sesleri ve kısa bir süre sonra onsuz devam eden aynı toplantının ses
Cenevre, 17-18 Mart’ta bir kez daha yüksek profilli bir müzakere süsü verilmiş ama aslen hiçbir ilerleme kaydetmesi beklenmeyen bir uluslararası toplantıya ev sahipliği yapacak. “Gayriresmî” Kıbrıs görüşmeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres öncülüğünde, Kıbrıs’taki iki tarafın liderlerini ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ı bir araya getirecek. Resmî olarak davet edilmese de Avrupa









