Geçtiğimiz Cumartesi günü, 16 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından imzalanıp 17 Mayıs Pazar günü Resmi Gazetede yayınlanan 62 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi tek cümleden oluşuyordu. Kararname, Yüksek Öğrenim Kanununa tabi olarak devlet üniversitelerinde öğretim üyeliği görevi ile Merkez Bankası Banka Meclisi üyeliği görevinin birleşebileceğine hükmediyordu. Oysa Merkez bankası Yasası’nda, Bankanın “yönetim kurulu” sayılan Banka Meclisi’ne seçilen
Aslında konuşacak çok daha önemli konularımız var. Koronavirüs salgını sonrası gerçek boyutlarını görebileceğimiz ekonomik küçülme, işsizlik, hayat pahalılığı gibi. Ama son günlerde bir Cumhur İttifakı – Millet İttifakı tartışması aldı yürüdü ki bu da siyasetin geleceği bakımından önemli. O nedenle kolaycı yaklaşımlardan uzak durup dikkatlice tahlil etmekte yarar var.Bu konudaki en son gelişme, Millet İttifakının
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adındaki eşi benzeri olmayan yönetimine “tek adam yönetimi” denilince kızıyor, öfkeleniyor.O zaman 6 Mayıs haberlerine bir göz atalım.İşte bir haber: Maske satış fiyatları Erdoğan’ın onayına sunulacak. Düne kadar Covid-19 mücadelesinde kilit önemi olan maskelerin satışının söz konusu olmadığını, dağıtılacağını söyleyen Erdoğan, karar değiştirdi. Maske fiyatları sınırını örneğin Ticaret Bakanı
Hayır, sadece Alaattin Çakıcı sonunda serbest bırakıldığı için söylemiyorum, ya da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının reddedilmesi sürecinde oynadığı rol nedeniyle; o konulara elbette değineceğim. Ama ülke yönetiminin tek yetkilisi ve tek sorumlusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğu halde ve onun dahi her dediği olmadığı halde, MHP lideri Devlet Bahçeli her dediğini bir şekilde yaptırabiliyor; onu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart kabine toplantısı ardından yapacağı konuşma merakla bekleniyordu. Çünkü sadece Türkiye’deki sorumlu bilim insanları değil, ama dünyanın dört köşesinden de ülkemizde koronavirüs hastalığının yayılma hızının, hatta İtalya’nın dahi üzerine çıktığı tahminleri yapılıyordu. Sabah saatlerinde Fox TV’de İsmail Küçükkaya’ya konuk olan İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu adeta yalvarırcasına sokağa çıkma yasağı
Ali Babacan Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) kuruluşunu 11 Mart 2020’de Ankara Bilkent Otel konferans salonunda açıkladı. Türkiye’de siyaset hayatına on dokuz yıl önce yine aynı salonda giriş yapmıştı. O zaman AK Parti’nin en genç kurucularından biri olarak bizzat -şimdi Cumhurbaşkanı- Tayyip Erdoğan tarafından takdim edilmişti. Şimdi, konuşmasında dolaylı olarak tek adam yönetimi kurmakla suçladığı
CHP uzun yıllardır devlet yönetiminde değil. Bir CHP’liyi son olarak başbakanlıkta Bülent Ecevit hükümetinin düştüğü 12 Kasım 1979’da gördü Türkiye; nüfusumuzun yarısı daha doğmamıştı o tarihte. Arada CHP’nin önceki lideri Deniz Baykal’ın Başbakan Yardımcılığı var, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in Başbakanlığında 30 Ekim 1995 ila 6 Mart 1996 arasında; beş aylık bir şey işte. Soldan
İlker Başbuğ olayı bir grup AK Parti milletvekilinin 7 Şubat günü suç duyurusunda bulunmasıyla yeni bir boyuta sıçradı. Aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 5 Ocak günü AK Parti Meclis Grubundaki konuşmasında bütün milletvekillerinin Başbuğ aleyhine dava açmasını istemişti ama kamuoyuna yansıyan şimdilik yedi isim söz konusu; kimler olduğuna birazdan geleceğiz. Daha önce, yine AK Parti döneminde,