Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, ABD Başkanı Donald Trump’ın 23 Eylül’de (bugün) Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmaları çerçevesinde bazı “Müslüman çoğunluğa sahip” ülke lider ve yetkilileriyle “çok taraflı” görüşmeler yapacağını duyurdu. Beyaz Saray kaynaklarına göre, Türkiye saatiyle 21.30’da başlaması beklenen buluşmada Trump’ın görüşeceği liderler arasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır,
BM Kıbrıs Özel Temsilcisi María Ángela Holguín Cuéllar’ın açık mektubunu okurken, ironinin tadını çıkarmamak elde değil. Altı aylık bir çabanın ardından Holguín, Kıbrıs sorununun çözümü için “farklı düşünmemiz gerektiği” sonucuna varıyor. Gerçekten mi? Onlarca yıldır apaçık ortada olan bir gerçeği anlamak için altı ay mı gerekiyor? Holguín, 10 Temmuz’da BM Genel Sekreteri António Guterres’e raporunu
İrlanda, İspanya ve Norveç liderleri 22 Mayıs’ta açıklama yaparak iki devletli bir çözümü desteklemek ve barışı sağlamak amacıyla ülkelerinin Filistin’i bir devlet olarak tanıdığını açıkladı. Türkiye kararı memnuniyetle karşıladığını belirtirken İsrail Norveç ve İrlanda’daki büyükelçiliklerini geri çekeceğini açıkladı. İrlanda Başbakanı Simon Harris 22 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “Bugün İrlanda, Norveç ve İspanya olarak Filistin devletini tanıdığımızı
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 10 Mayıs’ta Filistin’in uluslararası örgüte tam üyelik için gerekli şartları karşıladığını belirten bir tasarıyı ezici çoğunlukla kabul etti. Bu karar, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla başlayan ve İsrail’in yoğun bombardımanı ile büyük bir insani krize evrilen savaşta sembolik bir zafer olarak değerlendiriliyor ve Filistin’in uluslararası arenadaki statüsünü güçlendirme potansiyeli taşıyor.
Her konuda aynı ifadeleri büyük bir başarıyla farklı anlamlarda kullanmayı başarmada ustalaşan Kıbrıs’taki taraflar, 1964’ten beri dura kalka devam eden Kıbrıs toplumlararası görüşmeler sürecinin Kıbrıs’ta çözümü neden bir türlü gerçekleştiremediğini de çok farklı şekillerde izah etseler de artık uluslararası gözlemciler bile çözümün önündeki en büyük engelin Birleşmiş Milletler’in parametreleri olduğu görüşünde birleşmeye başladılar. Adada görev
İklim protestocuları, Dünya genelinde pek çok ülkede hükümetlerden, gezegenimizi ısıtan fosil yakıtların kullanımını aşamalı olarak durdurmasını talep etmek amacıyla, 15 Eylül’den 17 Eylül’e kadar süren protesto eylemleri düzenlediler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılacağı BM Genel Kurulu öncesi başlatılan eylemler, 20 Eylül Çarşamba günü yapılacak “iklim hırsı zirvesi” öncesi liderlere güçlü bir mesaj verme amacı da taşıyor.
Geçtiğimiz yıl, eğer dikkatinizi çekti ise televizyonlardan izlemiş, gazetelerde gözünüze çarpmış ise Afganistan’da kadınların eğitim haklarının ellerinden alınmasına karşı yaptıkları eylemleri de görmüş olmalısınız. İki yıl önce 15 Ağustos 2021’de, 20 yıllık bir aranın ardından ABD liderliğindeki kuvvetlerin Afganistan’dan geri çekilmesiyle yeniden iktidarı ele alan İslamcı Taliban örgütü, 1996-2001 yılları arasındaki yönetimlerinin aksine kadın haklarına
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında imzalanan Glasgow İklim Paktı doğrultusunda güncellenen Ulusal Katkı Beyanı’nı (UKB) 13 Nisan 2023’de Birleşmiş Milletler (BM) Sekreteryası’na sundu. Bu belge ile Türkiye, 2012 yılı referans olarak alınarak, Türkiye’nin ilk Ulusal Katkı Beyanı’nda verilen senaryosuna kıyasla, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 41 oranında (2030 yılında 695







